12 Aralık 2012 Çarşamba

Kabus


Selam,

Tatlı uykuma istemsiz gördüğüm bi kabusla ara vermek zorunda kalıp, tekrar uykuya dönemeyince yazmaya karar verdim.. Zaten son günlerde yakamı bırakmaz oldu bu kabuslar.. İzmir'de gördüğüm "Kıyamet Günü" ( son günlerde basının ve insanların yorumlarından etkilenmiş olmalıyım ), sonrasında gelen Nazilerin "Yahudi Katliamı" gibi bi "Türk Katliamı", bu gece de cehenneme düşüp önüme 2 seçenek sunulması : 1. si tüm ailemin sırayla işkenceye maruz kalarak öldürülmesi, 2.si ise içlerinden seçtiğim birinin tamamını kendim keserek çiğ çiğ bir çırpıda yememi istemeleri.. Bunu yapamayacağımı çünkü midemin o kadar şeyi almasının mümkün olmadığını anlatmaya çalışırken diğer taraftan da hangisini kurban edeceğimi düşünmeye dayanamayınca kendimi kesip yemeye başlamamla son buldu kabusum... En azından onlardan hiç birini feda etmemiş olmanın gönül rahatlığı içerisindeyim şimdi..

Bi süredir yazmadım neler yaptığımı... Bana çok iyi gelen bi İzmir yolculuğu yaptım herşeyden önce.. Ama bu kısmı anlatmadan önce bi şarkı paylaşmak istiyorum..


Son zamanlarda "Kan Bağı" kavramını sorguluyordum.. Neden seviyorduk ailelerimizi? Annemiz, babamız, kardeşimiz.. Neden bizler için bu kadar vazgeçilmezdi.. Halbuki en büyük çatışmaları da genelde onlarla yaşıyorduk..  Bu konuları içten içe büyüttüğüm bi dönemimdeydim..Sonuçta ailelerimizin bizim tercihlerimiz olmadığı konusunda akla yatkın bilimsel açıklamalar vardı.. Ama "Ruh'u" henüz kimse açıklayamamıştı.. Sanırım bilge ruhum herşeyden önce ( Doğum, çocukluk, gençlik dönemlerini kastediyorum ) yaşanacakları bilerek; aniden bu ailenin göbeğine atıvermişti kendini bu bedende.. Bunun yazılı kayıtlarıma geçmesini istedim.. Dünyada yaşayan ailelerin tamamını kastederek; en doğru ve en duygusu yüksek aileye sahip olduğum için ne kadar şanslı hissettiğimi anlatmaya doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyorum..

Aslında yazmam gereken ne çok şey varmış.. Şimdi onu farkettim.. Yukarıda bahsetmiş olduğum ailevi bağlar dışında bir de "Gönül Bağı" kurduğumuz insanlar var ki, onlar da en az ailelerimiz kadar vazgeçilmez ve değerliler hayatımızda.. Aslında ciddi bir anlam kargaşası yaşıyordum.. Bu satırları konuyu içimde çözümlemiş olarak yazıya aktarıyorum..

İzmir yolculuğuna dönecek olursak; geçtiğimiz hafta Çarşamba sabahı erkenden yola çıktık ve ilk durağımız Ege Üniversitesi oldu.. Kontrolüm çok iyi geçti.. Hızlı bir iyileşme süreci geçirmiştim.. Durumum iyi olunca Mart ayı için tekrar randevulaşarak hastaneden ayrıldık.. Sonra da Narlıdere'de yaşayan kuzenim Özden'in evine gittik.. Tüm kuzenlerin orada toplanması kararı vermiştik.. Annemi de almak istedim yanıma.. Yemekten sonra sohbet faslı derken uyuduk.. Yol yorgunluğu da vardı tabi.. Sabah da konulara kaldığımız yerden devam ettik..

Sonra ben onlardan ayrılarak Yıldız Hanım'ın ( Aslında çok yakın olmamıza, ablam gibi, arkadaşım gibi görmeme rağmen yine de hitap esnasında ismiyle veya Abla diye seslenemeyişimin nedenini bulamadım.. Bu durumu stajerlik dönenimde aldığım kesin bir komuta veriyorum :) ) ne diyordum; Yıldız Hanım'ın yanına gitmek üzere yola koyuldum.. Ama öncesinde Acentacı arkadaşlarım Deniz ve Ece ile buluştuk.. Güzel bir yemek ardından ofislerine gittik.. Sıcak ve eğlenceli saatlerden sonra; Ilıca Hotel'den eski oda arkadaşım Yeşim'i de alarak Yıldız Hanım ve Aylin'in evine vardık.. Balçova'da koooskocaman ve aydınlık bir evdi.. Taşındıklarından bu yana ilk defa geliyordum evlerine.. Evi öyle dizayn etmişlerdi ki; yaşayan, nefes alan bir mekan haline gelmişti.. Dört gecem ve beş günüm evde geçti.. İçsel hesaplaşmalarla, müzikle, sohbetle, gökyüzüyle, dostlukla, sevgi ve saygıyla, gönül rahatlığıyla; "sıradan bulduğum" hayatımdan 5 gün çalmıştım..

Şu an yazmaya daha fazla devam edemiyorum çünkü uykusuzluktan kafam çalışmaz halde..

5 günün ardından almış olduğum ve bugün itibarıyla uygulamaya geçirdiğim büyük kararlarım var, onu da yazacağım ama bilmem ne zaman :)

Bu saatte uyanık olanlar varsa; hepinize iyi sabahlar... ( Saat 05:43 )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder