17 Mart 2013 Pazar

Kitaplı Gün

Herkese selam,

Uzun aralıklarla yazmaya başladım farkındayım ama şu sıralar bi kaç cephede savaşıyorum o yüzden sevdiğim şeyleri yapmaya pek zaman bulamıyorum doğrusu... Şu an yorgunluktan bayılmak üzere olmama rağmen bu günü yazma isteği duyuyorum.. O yüzden eve gelir gelmez hemen odama geçtim, yatağımın üstüne iliştim, Sevdiceğimin benim için yaptığı şarkı listesini fizy'den açtım ve yazmaya koyuldum...

Bursa'da 10 gün önce başlayan Kitap Fuarı'nın son günüydü bugün.. Babamla daha önce birlikte plan yaptığımız için ortak günümüz Pazar'dı. Saat iki gibi evden çıktık, yirmi dakika sonra fuar alanının girişine vardık.. Fuara yaklaşık 500 metre mesafemiz olmasına rağmen çevrede yüzlerce insan vardı ve hepsinin elinde kitap dolu poşetler...

Annem, Babam ve ben gitmiştik.. Hemen o an başladık kritik yapmaya... İnsanların bu kadar rağbet göstermiş olmasına ciddi anlamda şaşırmıştık... Araba milim ilerlemiyordu.. İnsan kalabalığının yanında bir de trafik kitlenmişti.. Herkes bir an önce fuara daha doğrusu kitaplara ulaşma telaşındaydı... Etrafta her türden insan vardı... Mini eteklisinden türbanlısına, Kürtünden Sünnisine, Alevisine... Kitapların öyle bir etkisi vardı ki hepimizi ortak bir paydaya alıp birleştirmiş, kaynaştırmıştı...

Fuarın içine girdiğimizde de durum değişmedi...  O kadar çok kişi vardı ki, aniden arkanı dönersen mutlaka başka bi insanla burun buruna geliyordun... Hatta bazen bi kitaba aynı anda 3-4 el uzanıyordu. Kitap okuyan bilinçli bir kitlenin bulunduğu fuarda herkes birbirine karşı nazikti..

Annem, Babam ve ben dağılmadan hep birlikte gezdik stantları.. Sonra sahafları gezdik.. Sahaflara karşı zaten oldum olası başka bi ilgim vardır.. Onlardaki kitapların bi öyküsü vardı muhakkak.. Sayfa kıvrımından tut, içindeki küçük notlara, altı çizilen cümlelere ve arasında unutulan çiçeklere, saçlara kadar... Orada biraz fazlaca oyalandık sanırım ama yine de tam olarak istediğimiz bişey bulamadığımız için incelemekle yetindik..

Aziz Nesin'in oğlu Ahmet Nesin'le tanıştık mesela :) Sonra Cezmi Ersöz'le.. Birer imzalı kitap edindik kendilerinden...

Sonuç olarak uzun zamandır aklımda olan kitapları aldım...

Shakespeare "Othello"
Shakespeare "Venedik Taciri"
Shakespeare "Macbeth"
Karl Marx Biyografi
V.İ. Lenin Biyografi
Friedrich Engels Biyografi
Franz Kafka "Dönüşüm"

Bi de çok sevdiğim bişey daha aldım :) Uykusuz'un 2013 takvimi ama böyle kartpostallı olanından... Daha önceki yıllarda aldıklarımı hiç kullanamamıştım ama bunlar çok işe yarayacak :) Uğur'uma yollicam :) Şimdilik yazacaklarım bu kadar :)

Yine bir videoyla veda edeyim :)





13 Mart 2013 Çarşamba

Karabasan

Karabasan karabasan olalı böyle eziyet görmedi kannımca...

Başına gelenlerden önce bilemezdi tabi bi kızın sevdiği erkek kılığında yatağına gelmenin nasıl stratejik bi hata olduğunu...

Rüyada olaylar şöyle cereyan etti...

Açık kapılı odada uyuyamayan ben ne hikmetse!! kapısı ardına kadar açık bi odaya sırtüstü yatağıma uzanmış yatıyorum... Bilen bilir bu pozisyon Sayın Karabasan'ın en sevdiği pozisyondur. İyice yerleşir göğsünün üstüne böyle bi güç bulup kurtulamazsın amansız ellerinden... Neyse devam edeyim... Ben böyle evimde, hakkım olan tek kişilik yatağımda sırtüstü  yatarken, kapıyı aralık gören Basan dalıyor içeri...

Geldiği kılığa ne demeli? Benim adam... Tabi gecenin o saatinde şu anda asker olan adamı bi an odamda görünce basıyor bi heyecan, noooluyo lan ne arıyo bu adam  burda demeye kalmadan gelip usulca göğsüme kapaklanıyo... Darlanıyorum darlanıyorum... Sonra duruma ayıkıyorum...

Sonra bi anda üstüme bi asabiyet çöküyor... İçimden; ulan diyorum, ulan yapılır mı bu seven insana???
Tam aklımdan geçenleri kelimelere dökücem bi hışımla davranıyorum kelimelere : dil tutulmuş..

Böyle durumlarda "bismillah" çekerek gavuru uzaklaştırdıklarını daha önceki hikayelerden bildiğimden bi iki çabalıyorum.. Sonra da sinirlenip eeeh diyeceğim geliyor bi hışımla kendisini itiyorum.. Ama taklide kendini kaptıran Basan böyle normal bi insan edasıyla odanın hemen karşısına denk gelen banyoya gireceğini iddia ediyor.. Bende rüyanın ve evin sahibi olarak duruma el koyabilmek adına bekliyorum girmesini.. Sözde ışığa basıyor ama lamba yanmıyor...

Hani ulan ışık diyorum... Sen beni mi yiyosun.. Bi kere herşeyden önce benim adam kısa..

Bi de belden aşağı vurmalar... Gece gece onun kılığında gelmeler... Pis kafir diyerek atılıyorum üstüne... O aşamadan sonra artık herşey için çok geç... Tuttuğum gibi kulağından 180 derece büküyorum... Tabi önünde elpençe, titreyerek duranlara alışkın Basan da gafil avlanıyor.. Ne yapacağını bilemez halde koşarak uzaklaşıyor...

Sonra kendisi gidince ortamda bi ferahlama.. Ferahlama olması gerekmez mi??? Yok ferah falan yok... İçimde bi sıkıntı... Bu sefer başlıyorum dertli dertli şiir çığırmaya....

Seni sevmek diyorum meyhaneler diyorum...Bu şiir tam olarak neremden çıktı şimdi düşünüyorum...

Basan abimize sesleniyorum... Olanca ağırlığınla; haraca bağladığın rüyama gelip çökseydin.. Herşey olması gerektiği gibi olsaydı.. Ben korksaydım, sen namını yürütseydin daha iyi olmaz mıydı?? Sen sen ol bi daha seven kadına bulaşma abim... Neme lazım başına iş alırsın demedi deme.....


3 Mart 2013 Pazar

Onlar Giderken


2013 yaprak dökümü yılı oldu...

Bir süredir takipteydim... Sık sık internette, tv de durumunu kontrol ediyordum ama son bir haftadır umut kalmadığının, gideceğinin farkındaydım...

Üzgünüm...

Üzgünüm; çünkü bildiğimiz, varlığına alıştığımız her şey bir bir terk ediyor bizi..

Elde avuçta kalanları düşünmeye itiyor insanı bu büyük kayıplar...

Nerde'ler başlıyor sonra..

Nerde o eski Sanatçılar?

Nerde o iyi yürekli, mütevazi insanlar?

Nerde efendilik, ahlak?

.....................

Sonra anlıyorsun...

Yarattıkları tüm güzellikler onlarla birlikte veda ediyor bir bir...

Onlar giderken; hepimizin içinde inceden bir sızı...

Onlar nice duygumuza tercüman, acımızı, sevgimizi, aşkımızı, mutluluğumuzu paylaşan...

Onlar giderken; bize düşen bir kuru veda...

Hoşçakal BABAcan Adam....

Hoşçakal....