Aynaya bakıyordu... Sessizce, vücudunu inceliyordu.. Memeleri, göbeği, parmakları... Her bir uzvu ovalleşmişti.. Aslında dikkatli bakıldığında hala yakışıklı bir adamdı.. Çok ama çok dikkatli bakıldığında... Kimi kandırıyordu ki.. Ayna karşısındaydı işte.. Derin bir iç çekişi duyuldu yalnızca.. Yine sözlere dökmedi içinden geçenleri... Daha fazla bu manzaraya dayanamayıp hızlı hızlı üstünü giyinmeye başladı.. Zaten bünyesi de hassaslaşmıştı, duştan çıktıktan sonra uzun süre çıplak kalması üşütmesine neden olabilirdi.. Pijamasını giyindikten sonra yatağına girdi....
On yıl içerisinde nasıl bu hale gelebilmişti.. 6 yıl öncesine kadar durumu yine bir şekilde dengeliyordu ama son altı yılda kilo almasına dur diyebilen olmamıştı.. 85 kilo ağırlığında uzun boylu fit bir adamken şimdi neredeyse 170 kilo olmuştu...
O günleri düşünüyordu...Gençlik günlerini.. Aslında ne kadar konuşkan ve mutlu bir insandı...O zamanlar aklından ne geçiyorsa yapıyordu.. İçinden geçen her şeyi söylüyor, gitmek istediği her yere gidiyordu.. Bir takım zevklere sahipti.. Ne zamandan beri yaşamaktan vazgeçmişti.. Ne zamandır suskunluğa bürünmüştü.. Hatırlayamadı..
Ailesiyle de görüşmeyeli çok olmuştu.. Yalnızca annesiyle iki günde bir telefonlaşıyordu o kadar...
Tekrar gençlik yıllarına gitti.. Aslında müzikle ilgileniyordu ancak babası istedi diye iktisat okumuştu.. Üniversitede tanışıp sevdiği kızı da yine aileler anlaşamıyor diye bırakmak zorunda kalmıştı.. İş hayatı da özel hayatı gibiydi.. Hep başkalarının istediklerini yapmak zorundaydı.. Aksi halde tutunabilmesi mümkün değildi.. Hayat ona kabullenmeyi, susmayı öğretmişti.. Hatta dayatmıştı.. Başka şansı yoktu.. Bu dünyada var olabilmek için kendi isteklerinden vazgeçmek zorundaydı.. Öyle de oldu.. O konuşkan, neşeli adam gitmişti.. Artık çok fazla cümle kurmuyordu.. Konuştuğu zamanlarda da ağzından genelde "peki, nasıl isterseniz, tabii ki, haklısınız, emredersiniz" gibi kelimeler dökülüyordu..
Zaman ondan mutluluğu almış, yerine bu kiloları vermişti.. Çok yorgundu.. Annesinin telefonunu 4 gündür açmamıştı.. İlk defa bu kadar ara vermişlerdi konuşmaya.. Annesiyle konuşmak istememesinin bir sebebi de kendini kötü hissediyor olmasıydı.. Son günlerde kalbi sıkışıyordu.. Annesi sesinden anlayıp endişelenecek, belki de yanına gelmeye çalışacaktı.. Ama bunu istemiyordu.. Annesinin yanına gelmesi demek yeni emirler demekti..
Bu düşünceler onu iyice bunaltmıştı.. Uyusa iyi ederdi.. İşe gidebilmesi için erkenden uyuması gerekiyordu.. Bir an aklından yıllardır içine neleri attığı geldi.. İktisat okumuştu ama içinden şarkılarını söylemeye devam etmişti.. Sevdiği kıza hiç bir zaman söyleyemediği o aşk dolu, özlem dolu yakarışları içinde yankılanıyordu.. Çevresindeki ikiyüzlü, yalancı, duygusuz, para hırsına kapılmış insanlara aklından geçen her şeyi söylüyordu..Ama hep içinden... Bu düşünceler içerisinde uyuyakaldı...
Saat sabahın dördüne geliyordu.. Birden derin bir sızı ve baskı hissetti göğsünde.. Nefes alamıyordu.. Kalbi deli gibi çarpıyordu.. Paniklemişti.. Ama bağıramadı.. Yardım isteyemedi.. Ağır cüssesi hayata tutunabilmesini sağlayabilecek tüm imkanları elinden almıştı.. Bir kaç dakika içerisinde sessiz bir şekilde hayata veda etti...
Annesi, içinde büyük bir huzursuzluk hissediyordu.. Konuşmadıkları beşinci gündü ve daha fazla dayanamadı.. Telefonunu sürekli arıyor ama bir türlü cevap alamıyordu.. Bir süre sonra sarjı biten telefondan sesli mesaj çağrısı gelmeye başladı.. Bunun üzerine iş yerini arayan annesi, o gün işe gitmediğini öğrendiğinde çılgına döndü ve hemen ilk otobüse atlayıp oğlunun evinin yolunu tuttu.. Anneydi.. Bir aksilik olduğunu hissediyordu.. Neyse ki yedek anahtarı vardı.. Eve geldi.. Kapıyı çaldı ama cevap veren olmadı.. Bunun üzerine kendinde olan yedek anahtarı kullanarak eve girdi.. Yine seslene seslene odaları gezerken yatak odasında oğlunun cansız bedeniyle karşılaştı..
Genç yaşta hayata gözlerini yuman evlatlarının kendiliğinden öldüğünü kabullenememişlerdi..Neden? diyorlardı.. Öğrenmenin tek yolu vardı, otopsi yapılacaktı...
Otopsiye alınan adamın koskoca karnını yardıklarında; daha önce hiç işitilmemiş çok güzel bir müzik sesi yayıldı odaya. Öylesine duygulu, üzgün, yer yer hırçın bir müzikti ki bu, duyanlar kulaklarına inanamadı.. Adam, yapmak isteyipte yapamadığı ne varsa hepsini içine atmıştı.. Açılan kesik sayesinde içinde tuttuğu ne varsa dışarı fışkırdı...O koskoca bedenden söylenememiş sözler çıktı.. Gidilememiş yerler.. Doyasıya öpülememiş sevgililer.. Ağaçlar, kuşlar, denizler...Hayaller, masallar çıktı... Adamın içine hapsettiği ne varsa, işte o an hepsi özgür kaldı....
***Son***