28 Haziran 2013 Cuma

Bazen İşler Boka Sarar

Tabi ya..

Bazen işler boka sarar... Bence böyle zamanlarda yapılacak en güzel hareket işleri iyice berbat hale getirmektir.. Durumu 3 aşama halinde aktarayım, müsaadenizle..

1. Aşama : Henüz her şeyin bitmemiş olduğunu düşündüren aşamadır. Taktik değiştirerek kazanacağını düşünürsün. Aslında sadece düşünürsün.. Genelde sonuç değişmez, sen şekilden şekile girdiğinle kalırsın.

2. Aşama : Ooof... Allah Baba düşmanımın başına vermesin.. Uykuları kaçırır maazAllah... Bu noktada durum nettir.. Reelde gidilecek hiç bir yol, açılacak hiç bir kapı kalmamıştır. Bi anda iç sesler hortlar.. Yapılabilecek veya söylenebilecek her türlü şey zihninde farklı varyasyonlarıyla canlanır.. Her birinde ayrı canın sıkılır.. Yapılacak çok şey varken!! o an hiçbirisinin aklına gelmemiş olması vicdanını aklını kemiriiiir durur.. Uykusuzluk, agresiflik, nemrutluk kol gezer bünyede..

3. Aşama : En kral aşamadır. Öyle boktan şeyler yaşamışsındır ki, her şeyin bitmiş olması üzüntüden çok ferahlık verir... Biraz deliliğe çalma halidir zaten... Güldürür adamı.. Güldürür ama Candan Erçetin gibi güldürür.. Hani onun ağzının yamukluğundan bi taraf kulaklara varıyorken bi taraf sabit kalır ya.. Normal insanın o hale gelmesi 3. Aşama sonrasıdır işte.. Azcık sıyırmış şekilde bi tarafın güler, diğer tarafın acı çeker.

Yazıma bir şarkı sözüyle son veriyorum. "Tanrımm kuullarııııınıı sen affetsen ben affetmemm"

Şey, bu berbat yazıyı okuduktan sonra ( okuyan olursa tabi! ) canı sıkılanlar ve bana acayip uyuz olanlar için geliyor bu şarkı:






16 Haziran 2013 Pazar

"imagine"




Uzun bir aradan sonra herkese kocaman bir "MERHABA" demek isteği duyuyorum... Kollarımı iki yana açıp, ağzımın açılabildiği ve sesimin yükselebildiği en yüksek seviyede Merhaba...

Yazmadığım, daha doğrusu yazamadığım zaman diliminde yine bir çok şey yaşadım.. Misal; insanları tanımakta ne kadar başarısız olduğumu bir kez daha gözüme soktu hayat.. Ama bu durum beni korktuğumun aksine hiç mi hiç üzmedi.. Zamanın bünyemde oluşturduğu panzehiri fark ettim.. Olmuyorsa zorlamıyormuşum artık, daha yeni öğrendim.. Ama daha güzeli; insanlara genel bir güvensizlik yaşamadan, işi lokalde halledip yeniye yüksek krediler açabiliyormuşum...

Bana biri çıkıp kendinle ilgili bi kaç şey söyle dese, bi avuç kelime arasında muhakkak "terk etmelerin insanıyım" derdim... Bu durumun başlangıcının ne olduğunu hatırlıyorum.. Daha sekiz yaşındayken, doğduğum, büyüdüğüm mahallemden, arkadaşlarımdan, akrabalarımdan, Ankara'dan ayrılmak zorunda olduğumuz gün; üstüme giydiğim bir iç çamaşırı gibi benliğime yapıştı bu terk etme hali.. Arkamda bıraktığım hayatıma üzülmek pek ilgilendirmemişti beni.. Daha ilk saniyeden yenilikleri sevgiyle kucaklamıştım... Yeni bir şehir, doğasıyla, insanlarıyla...

Aslında itirafta bulunacağım.. Hiç iyi değilim.. İçimde derin bir üzüntü var.. Son günlerde ülkede yaşananların hepsi, hepiniz gibi beni de son derece etkiledi... İlk günlerde yaşadığım uykusuzluk halinin yerini derin ve bol kabuslu uykular aldı.. Hani bana bundan bir ay önce biri çıkıp; vatan, millet mevzularından ötürü uykuların kaçacak, ölümü sevgiliyi özler gibi özleyen sen hayata daha ılımlı bakmaya başlayacaksın dese, "deme bee" derdim.. Şimdi "deme be" "artık sus be" "yeter artık, el insaf be" diyorum ama sözlerin muhattabı bambaşka...

Daha önce türlü adaletsizliklere, soysuzluklara maruz kalıp derdinden "kanser" olan ben, kendime "ulan seninki de halt etmekmiş" diyorum şimdi.. Çünkü hayat bana şu yirmi gün içinde gerçek haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, soysuzluk, kin, nefret, düşmanlık ve daha sayabileceğim bir sürü iğrençlik halinin ne boyutlara ulaşabileceğini gösterdi.. 

Ama başka bişey daha varmış hayatta.. Mesela hiç tanımadığın onlarca, yüzlerce insanla birlikte yürüyebilmek, güven ve sevgiyle.. Hiç tanımadıklarınla hemde, akıl alır iş değil.. Oluyormuş...

Bir de yakın çevre var.. Ne güzel ailem, ne güzel arkadaşlarım, dostlarım var dedirttiler bana, sağolsunlar.. Biz ( biz kişi zamiri dışında, böyle dolu dolu biz ) hep birlikte başımızı yerden kaldırdık.. Uzak ufuklara baktık, gökyüzüne baktık, birlikte yıldızları, ayı sonra da doğan güneşi izledik...Hatta enteresandır aramızda kendiliğinden YILDIZ ( Yıldız Tezcan ) olanlar bile vardı...

Bu yazımı can ablam, dostum, sırdaşım Yıldız'a ithaf etmek isterim....

Sevgiyle, dostlukla, kardeşlikle, özgürce, umutla kalın...

Ezgi Özcan