19 Kasım 2012 Pazartesi

Oynatmaya Az Kaldı Doktorum Nerde?

Selam,

"Film veya dizi falan izleyip, oyunculardan birine aşık olan kız var mıdır acabaa??" diye düşünenler varsa!! ( hayatta düşünülecek o kadar çok şey varken kafasına böyle bişeyi takıyorsa o kişi de, hiç uzatmasın ama tırlaktır. ) merakınızı gidereyim. Vardır.

Ama bu akşam bahsetmek istediğim benim de o manyaklardan biri olduğum değil. Evet öyleyim, ama bahsetmek istediğim başka şeyler var..

Mesela delik çoraplar.. İnsan delik çorabından neden utanır? Bi kaç gündür bunu soruyorum kendime.. Ciddiyim ama.. Bunun cevabını ben bulamadım.. Bilen varsa bana da anlatsın..

Kafamı kurcalayan bir diğer şey de telefon sapıkları..Şimdi ben bu kategoride yarışan babayiğitleri 4 ana başlık altında toplamayı ve dilim döndüğünce açıklamayı isterim:

1. GRUP: Çocukluk zamanlarında arkadaşıyla birlikte eğlence olsun diye rastgele numara çevirerek sapıklık yapanlar : Bu işi bende yaptım zamanında.. Evet insanları taciz ediyoduk belki sürekli arayarak ama masumduk, şakacı çocuklardık..

2. GRUP: Özellikle bir tanıdığa şaka yapmak maksadıyla ahizeyi kaldıranlar: Bunu da yaptım, haaala da zevkle yapıyorum.. Tacizde bulunduğum 2 şahıs var, biri Anneannem diğeri Babaannem.. Kendilerine sapıklık yapılmasını şiddetle tavsiye ederim.. Zira genelde gülmekten altınıza kaçırıyorsunuz. Telefonlarını isterseniz bana ulaşın. ( Şaka şaka, numaraları vermem, herkes kendi ninesine salça olsun )

3. GRUP: Herhangi bir numara çevirerek denk gelene kaynayanlar :  Üzülerek belirtmeliyim ki ilerleyen teknoloji ve küresel ısınma bu sapık türünün neslinin neredeyse tükenmesine sebep olmuştur.. Sevgili sapık kardeşimiz anormal cinsel arzularını bastırmak için çeşitli siterlerde görüntülü ve sesli konuşmalarla her türlü ihtiyacını fazlasıyla giderebilmekte olduğu için artık telefon pek cazip gelmemektedir kendisine..

4. GRUP : Tanıdığı bir kişinin numarasını edinerek, kendi numarasını da gizliye çevirerek doğrudan saldırıya geçenler:  Bu zat-ı muhteremler bi kere en başta kendilerini çok zeki sandıkları için, hemen numaralarını gizlerler ( Savcılığa verildiklerinde numara öğrenilemeycekmiş gibi!!!) Numaralarını gizlemekle kalmayıp bi de üstüne kısık sesle konuşurlar kim oldukları anlaşılmasın diye.. Ama aslında onların kim olduğu çok bellidir.. Onları da O.Çocukları başlığı altında toplayabiliriz. Burdan da bugün beni ısrarla arayan sapığıma selamlarımı göndermiş olayım.


Delik çorap mevzusunu unutmayın, herkese sevgiler selamlar..


15 Kasım 2012 Perşembe

Saat 05:21



Selam,

Daha iki gün olmadı aşırı uyumaktan şikayet edeli.. Tamam şikayet etmiş olabilirim ama şöyle doya doya yaşasaydım o halet-i ruhiyeyi...

Sanırım benim ölümüm aşırı doz dengesizlikten olacak..

Dün sabah erkenden kalktım, gün boyu hamam yaptım gece de 00:00 gibi uyumaya çalıştım.. Yok Allah uyku falan yok.. Açarım kitap okurum gözlerim yorulsun diye.. Bi insan gözüm yorulana kadar okuyayım derken 100 sayfayı devirir mi?

Baktım olacak gibi değil ışıkları kapattım, kulağıma müzik çalarımı taktım gözler açık sağı solu izlemeye başladım.. Neyse uyumuşum bi süre sonra..

Tabi her normal insan gibi  uykumu aldığımı sanarak uyandığımda saat 02:00 sularıydı..Sıkıntıdan başladım yatakta yılan gibi dönmeye ama kararlıyım uyuyacağım..

Tabi arada da uyanmadan önce gördüğüm rüya var..Ben ne zaman rüya görsem uyandığımda rüya yarım kalıyor ya ben kendi kendime uyanıkken o rüyayı tamamlarım...

Karanlık, bir önceki rüyanın etkileri derken hoop düştüm yine uykunun kucağına.. Kavuşma çok uzun sürmedi, gözlerimi bi açtım yine karanlık saat 02:41.. İçimden aldı bi küfür... İnsan sabaha kadar uyuduğunu zannedip yarım saat uyumuş olsun... Şimdi böyle bünyeye küfür etmezsin ne yaparsın? Sanki uyumak dışında yapılacak bi ton işim varmış da dünyanın yükü sırtımdaymış gibi...

Bu düşünceler arasında yine uyumuşum.. Durum aynen böyle seyretmeye devam etti.. Hoop uyan saat 03:20 yatakta dön dolaş - küfür yağdır - bi önceki rüyanın muhasebesini yap hoop uyku, gözlerini aç saat 04:02 aynen devam...Taa ki saat 05:21'e kadar..

Baktın olmuyor, zorlamayacaksın..En son pes ettim... Gittim buzdolabından 500 gr'lık Sütaş Orman Meyveli Yoğurdumu aldım.. Oturdum Pc'nin başına..

Yazının sonuna yaklaşırken göz kapaklarım da düşmeye başladı..Sanırım ben yine uyuyacağım..




Memeler Baş Kaldırmış!!!

Selam,

Bu yazım +18 içeriğe sahip olup, küçüklerin okumaması falan filan...

Dün akşam yürüyüşe çıktığımızda, bugün için Derya'nın izin günü olduğunu konuşmuştuk... Bende gecenin birinde bi heyecan telefona sarıldım.. Deryaaa yarın hamama gidekkk..

Plan yapılmıştı.. Hem hafta içi gidecektik.. Kesin sakin olurdu..Gemliğin en nezih hamamında keyif yapacaktık..

Bilindiği üzere bu Türk Hamamı olayı dünyaca ünlü olup, Turizm Bakanlığının her yıl hazırladığı kısa filmlerde de yanda görmüş olduğunuz gibi peştemalli, sarışın- esmer afetler boy ölçüşmektedir..

Bu noktada bende bir meramımi dile getirmek isterim ki : Yandaki fotoğraf falan külliyen YALAAANNNN...

Nerde beyaz don giymiş, memeleri kum torbaları gibi göbeğine düşmüş nineler? Nerde apartman boy göbeğe sahip, üzerinde kıldan kazakla dünyaya gelmiş amcalar ?

Artık o gariban turistleri, daha önce hiç hamam yüzü görmemiş genç dimağları kandırmayı bi kenara bırakın, olmuyor böyle!!

Derya ile Ezgi
Neyse biz iki genç kız, bikinilerimizi giymiş hamamın yolunu tuttuk.. Güzelce soyunma kabininde havlularımızı sarındık, bi de fotoğraf çekinip anımızı ölümsüzleştirelim dedik..

Tabi bu fotoğraf "çıplak" gerçeklerle yüzleşmemizden çok kısa süre önce çekilmişti..

Hamamdan içeri girince kocaman havuzu gördük ilk önce içeride kimse yoktu ama sesler geliyordu.. Havuz dışında 2 ayrı hamam vardı içeride..

İlk odanın içine bakınca bi an içimden bi coşku yükseldi..


İbrahim Abiden "Dam Üstünde Un Eler, Tombul Tombul Memeler" şarkısını çalarak o teyzelerle halaya kalkmak arzusu içinde yüzerken buldum kendimi.. Nereye kafamı çevirsem; ıslak beyaz dondan göz kırpan popolar, Havva'nın Yaprağı misali edep yerlerini sarkmak suretiyle örtmüş göbekler,  yer çekimiyle olan savaşta yenik düşmüş bir o yana bir bu yana düşmüş memeler...

Son anda attık kendimizi diğer odaya, tek başına sabunlanan yarı sarkık teyzemizin yanına.. Hemen oturacağımız kurnaları temizleyip başladık, beyaz kalıp Hacı Şakir sabunla sabunlanmaya.. ( Deneyimli teyzelerden aldığımız bilgiye göre kiri daha iyi çıkartıyormuş :) ) Yıkanma işimiz bitince de Aslan Ağzından akan sıcak suyla dolu havuza attık kendimizi.. Yüzdük.. Yüzerken de Teyzeleri çekiştirdik. On dakika sonra sanki az önce çıplak teyzelere uzaylı gibi bakan biz değilmişiz gibi, Allaaaah bir muhabbete sardık ki sormayın gitsin.. Hatta en son Derya'yı "Teyzecim oğullarınız var mı, biz bekarız" falan derken buldum :):):)

Para verip hamama geldik ya :) illa suyunu çıkaracağız... Defalarca sabunlanıp yıkandık.. Sonra da keseci teyzemize kese yaptırdık.. En son çıkarken de 40 tas su dökündük :) Pür-i Pak vaziyette soyunma odasına geçtiğimizde koskocaman hamamda bi ikimizin kaldığını farkettik.. 5 saat yıkanmıştık :) Bir sonra ay yeniden hamama gitmeyi kararlaştırarak mekandan ayrıldık..

Ben bu yazımı beyaz donuyla hamama giren teyzelerime ithaf etmek istiyorum.. Yaşasın beyaz don giyme özgürlüğü.. Yaşasın memeler....

14 Kasım 2012 Çarşamba

Çiküfteeee

Selam,

Şu sıralar nasılsın diye soranlara "Aslan Gibiyim" demek geçiyor içimden.. Zira bende onlar gibi 24 saat içinde ortalama uyku saatimi 20'ye çıkarmak üzereyim..

Gece 01:00'da uyuyup, öğlen 12:30'da uyanıp, öğleden sonra 15:45 gibi yeniden uyuyup 19:00'da yeniden uyanarak gece 00:30 gibi yeniden uyuma isteği duymaya başlayarak kendi çapımda bir rekora koştuğumu hissediyorum..

Uyanık olduğum sürede bugün bol bol keman çaldım.. Kulağım sağ olsun nota bilgim olmadan da çalmama yardımcı oluyor.. Bugün ağırlıkla Veda Busesi şarkısını çalmış olsam da aklıma gelen diğer şarkıların da üstünden geçtim.. Yeni bir keman hocası arayışı içindeyim.. Ama bu seferkinin 60'ını geçmemiş olmasına özen göstereceğim..

Uyumadığım zamanlar oldukça rutin ve sıkıcı olan hayatım; uyuduğumda, gördüğüm antin kuntin rüyaların etkisiyle oldukça şenlikli..Belki bi ara rüyalarımı da yazarım ama bu akşam değil..

Akşam 21:30 gibi ede sıkıntıdan patlamak üzere olduğumu fark edince, Adem'i aradım yürüyüşe çıkmak için. Tesadüfen yakınlarındaydı..Beş dakika sonra çıktım evden.. Gemlik'te yaşayan insanlar olarak her ne kadar buradan şikayetçi olsak da en azından sıkıldığımızda yürüyebileceğimiz bir sahil olduğu için şanslıyız doğrusu.. Sahile çıkınca Derya'yı da aradık gelmesi için, 15 dakika sonra o da katıldı aramıza..

Çiköfte Dürüm ile Ayran
Pis boğazlar takımı tamamlanınca gittik Adıyamanlı Çiğköftecisine.. Ayıptır söylemesi dürümü şahane yapıyorlar.. Birer dürüm bir de ayran söyledik, paketlerimizi alıp sahile çıktık çiköfteleri gömmeye.. Çok değil, 5 dakika sonra ellerimizde boş paketler kalmıştı...

Biraz temiz hava almak,  biraz da evde yediklerimi hazmetmek için çıktığım sahil yürüyüşünün sonunda boğazıma kadar dolu mideyle eve dönmenin burukluğu içerisindeyim..

Yazımı Zekko Abiden Veda Busesi ile sonlandırmak istiyorum..


Herkese iyi geceler...

13 Kasım 2012 Salı

Tirilye

Selam,

İnsan çalışmayınca, beklediği birşey de olmayınca takvimler ve saatler de önemini yitirmeye başlıyor.. Hele bir de uyku düzensizliği baş gösterince herşey birbirine giriyor..

Uzun bir aradan sonra dün sabah hava ilk defa açık ve ılıktı... Bende hemen bişey yapmalıyım düşüncesi ile güne başladım.. Bişey yapmaktan kastım da Bursa'ya  gidip biraz gezip alış-veriş yapmak..Tabi telefona sarıldım ve sırayla zaman geçirmek istediğim kişileri aramaya başladım.. BU BİR EZGİ RİTÜELİ : Kimseye ulaşamadım.. Aradıklarımın hiç birine..

İçimden küfürler yağdırarak odamdan salona geçtim.. Yanlız başına bir şey yapmak gelmedi içimden...TV de yemek programını izlerken telefonum çaldı.. Arayan sevgili arkadaşım İsot'tu :) Müsait olduğunu öğrenince mutluluktan havalara uçtuğumu söylememe gerek yok sanırım :)

Hemen duşa girdim, hafiften makyaj yaptım ve üstümü giydim.. Artık bu güzel güne hazırdım.. İsotcum evden aldı, Kurşunlu'ya gitme kararı aldık.. Kurşunlu, deniz kenarında sevimli bi yer.. Yoldan geçerken bi Kokoreçci gördük.. Bi çok kızın aksine ben kokoreç ve midyeye bayılıyorum.. İsotun da canı isteyince ikimizde birer yarım söyledik.. Açık mis gibi havada kokoreçlerimizi yedik afiyetle.. Sonra bulunduğumuz yerden kalktık.

Kış günü yapacak pek fazla bişey olmadığından Mudanya'ya doğru gittik.. Tam Mudanya sınırındayken uzun zamandır merak ettiğim ama bi türlü fırsat bulup da gidemediğim Tirilye'ye gitme kararı aldık.. Hem hava güzeldi hemde çok sevdiğim, sıkılmadan zaman geçirebileceğim bi arkadaşım vardı yanımda.. Gün başladığı gibi gitmemişti :)

Yol boyunca çocukluğumuzdan bahsettik.. Oyunlarımızdan.. O kuzeni Kamil'le yaptığı yaramazlıkları anlatırken bende Abimle oynadığımız oyunları anlattım.. Ama ortak bi oyunumuz varmış.. Kanepeleri gemi, halıları deniz gibi görmek :) Korkudan inemezdim koltuktan dedi.. Bende heyecanla atıldım :  bende bende diye :)

Öyle daha bir sürü şeyden bahsederek vardık Tirilye'ye..
Gerçekten çok güzel ve şirin bir yerdi.. Orada Tirilyalı Oteli'nin kafeteryasında oturup birer kahve içtik.. Bi kaç fotoğraf da çektim.. Hemen paylaşayım sizle de :)



Hava yavaştan kararmaya başlamıştı.. Yine sahil şeridinin bol dolambaçlı yollarından eve doğru yol aldık.. Dönerken de radyoda çıkan şarkılara eşlik ettik.. Tekrar çocukluk zamanlarımızdan bahsettik.. Sonra da "Bizim zamanımızda" ile başlayan uzuuuun cümleler kurduk :) Sanırım biz de artık koskocaman insanlar olduk :)

O günden aklımda kalan bi parçayı paylaşmak istedim..


İyi geceler...

10 Kasım 2012 Cumartesi

Empati

Selam..

Saat 02:41'i gösteriyor.. Aslında bu sabah son zamanlarda kitap okuyamadığımı yazmıştım ama durumda bir iyileşme oldu... Biraz önce Adam Fawer'in "Empati" kitabını okuyordum... Kitabın şahane kurgusunun yanında kapak tasarımının da çok başarılı olduğu görüşündeyim..

Neyse.. 2 gece önce facebook'u kapatma kararı almıştım.. Kabul etmem lazım ki; kararı uygulamak, almaktan çok daha zor..

Teknolojinin de üstün desteğiyle teşhirciliğe öylesine alıştık ki; hemen herkesin, gecenin ikisinde bile ne yaptığımı bilmesine ihtiyaç duyuyorum..

Aslında derin özlemler içerisindeyim...

Günümüz koşullarının bizi sürüklediği bu yalnızlığı reddediyorum..

İlgi ve şefkate olan özlemimiz yüzünden her gittiğimiz yeri işaretlemekten, durmadan kişisel iletiler yazmaktan, paylaşılan her türlü şeyden tiksiniyorum..

Yapmacık şehit taziyeleri, bayram mesajları, doğum günü mesajları...

Bir camekanın arkasına sığınıp, sözcüklerimizi klavyelerin şekillendirmesinden bıktım.. Sesimi duyurmak, konuşurken karşımdakine dokunmak, kokusunu duymak, göz bebeklerine bakıp gerçek düşüncelerinden emin olmak istiyorum.. İnsan olduğumu hatırlamak istiyorum..

Paylaşımı anıyorum sık sık..

Paylaştıkça artan coşkulu hisleri...

Ve Nazım Hikmet'in de dediği gibi; BEN ARTIK ŞARKI DİNLEMEK DEĞİL, ŞARKI SÖYLEMEK İSTİYORUM !!!



Bu arada ailem ve yakın çevrem dışında blogumu takip eden biri ya da birileri varsa iletişime geçmeyi isterim : ozcan.ezgi@gmail.com

Sevgiler,

Neden Böyle Oldu

Facebook'umu kapattım, cep telefonumu kapattım..

Kendimi eve kapattım...

Kötü çizimler yapıyorum...

Sabahları kalktığımda acıktığım için değil, sabah kahvaltı yapıldığı için kendimi bişeyler yemeye zorluyorum...

Günde 3 kupa sıcak çikolata içiyorum... Her seferinde cezveye koyduğum sütü ocakta unutup taşırıyorum.. Bi gün bu yüzden ailece havaya uçabiliriz.. Belki de bu zihnimin derinliklerinde kurguladığım bi intihar planı.. Bilmiyorum.. Emin değilim..

Kitap okuyorum ama hızımdan memnun değilim.. Çabuk yormaya başladı kitap okumak gözlerimi..

Tek hayalim uyandığımda deniz kenarına yürüyüşe çıkabilmek.. Her gece istisnasız ertesi gün için aldığım karar.. Uygulayamıyorum.. Ya havanın soğukluğunu ya da güneşi bahane ediyorum.. Sanırım gitmeme sebebim yalnızlık..

8 Kasım 2012 Perşembe

Hüzünlü Hisler Mevsimi

Aydınlık günleri geride bıraktık...

Dünya, güneşe diğer yanağını uzattı.. Biz karanlığa ve hüzne boğulurken, O'nun ışınları sıcacık bir öpüş gibi diğerlerinin üzerinde artık...

Şimdi Hüzünlü Hisler Mevsimindeyiz...

Tıpkı sevgiliden ayrılmış gibiyiz...

Sabahlara içimizdeki hüzün vurduğu için bu kadar karanlık gökyüzü...

Hepimizin gözyaşları, bulutların toparlayıp üstümüze saldıkları..

İçimizde kopan fırtınalardan kaynaklanıyor esen yel...

Deniz yüreğimiz gibi kabarık, dalgalı..

Terk edildiğini anlayan ağaçlar bile artık çırılçıplak kaldı...


4 Kasım 2012 Pazar

Garip İnsanlar ralnasnİ piraG

Selam,

Anında tepki nedir ?

Her durumda, anında tepki verebilen kaç kişi vardır ?

Bu soruların yanıtları tartışmaya açık ama kesin cevap verebileceğim bişey varsa ben anında tepki verebilen o cesur - yırtık insanlardan olamadım tam olarak.. ( Yanlış anlaşılmasın, benim için idol kabul edilebilirler.. )

Bahsettiğim durum genelde haksızlığa uğranan, savunma mekanizmasının çalışması gereken durumlar için geçerli.. Tam da böyle zamanlarda kitleniyorum ben aniden.. Konuşamıyorum, elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyorum.. Gerçekten sinir bozucu bi durum..

Daha sinir bozucu olanı ise; olay yaşandıktan sonra, o durumda verebilecek onlarca cevabınız olduğunu farketmek... 

Daha daha sinir bozucu olanı da ( komik bile denebilir ); anında tepki verilemeyen olayı kafanızda defalarca yeniden farklı kombinasyonlarda canlandırmak... 

İhtiyacınız olduğu anda sizi terkeden beyniniz, hayal gücünüzün de yardımıyla; hemen sahneyi kuruverir oracıkta.. Sahne, dekor, oyuncular herşey hazırdır.. Senarist ve yönetmeni tahmin etmek hiç güç değil bu durumda :)

Başrolde siz, yan roldeki  hasmınızı duvardan duvara vurur, her bir lafınızla taşlar- kırbaçlarsınız... O kişi yerin dibine girse yetmez size.. 

Hatta zihniniz içinde canlandırdığınız oyuna o kadar kaptırırsınız ki; önce dudaklarınız oynar; sonra sesinizi duyarsınız.. Bu iç hesaplaşmayı dışardan gören biri deli olduğunuzu düşünebilir.. 

Yine de dert etmemek gerekir; eninde sonunda gündem değişir.. Ne demişler, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner :D

Herkese sevgiler;

Bu arada alakasız bi şarkı ile sonlandırmak istiyorum yazımı, iyi geceler :)



2 Kasım 2012 Cuma

Sevdiğim Şeyler Listesi

Şimdilik aklıma gelenleri yazıyorum.. Aklıma geldikçe listeme ekleyeceğim...
  1. Babannemi, Abimi, Annemi, Babamı, Dedemi ve Ananemi
  2. çok fena yağmur yağdığında sokakta öylece durmayı ( az önce yaptım :) )
  3. ilkbaharda hafif rüzgarla gelen çiçek kokularını
  4. yatağımda film izlemeyi
  5. masaüstü bilgisayarımı
  6. efes Pilsen 50cl lik bardaklarda meyve suyu içmeyi
  7. çok yüksek sesle müzik dinlemeyi
  8. oje sürmeyi ve kemirmeyi
  9. takma kirpikleri
  10. Beyaz mis kokulu kazablanka çiçeklerini bi de sümbülleri
  11. koltuk altına rexona sprey sıktığım ilk andaki o soğukluk hissini
  12. saçlarımın kokusunun burnuma gelmesini
  13. bebeklik çarşafıma yüzümü gömerek uyumayı
  14. eski model araba ve bisikletleri
  15. denize ayaklarımı sokmayı
  16. ince yumuşacık kumları olan sahil şeritlerini boydan boya yürümeyi
  17. kupamdan sıcak çikolata içmeyi
  18. ellerime krem sürmeyi
  19. kışları çorapsız pandufla dolaşmayı
  20. yaklaşık beş yıl önce Yıldız Ablamın hediye ettiği yumuşacık pijama takımının altını giymeyi
  21. jelibon ( ayıcık olanları ) yemeyi
  22. banyodan çıktığımda yüzüme krem sürmeyi
  23. fal baktırmayı
  24. kitap okumayı
  25. kalamar yemeyi bi de hamburgeri
  26. şaka yapmayı
  27. arkadaşlarımı ve en çok da gamze, pınar, yıldız, derya, serdar, ismail, caner, ebru, makbule,  alpgiray, berceste, gülşahı ( şimdilik onlar geldi aklıma :) )
  28. kuzenlerimi berfu, özden, pelin, gökan, erşah, pınar, nazlıcan ve özüm, cemre ve alicem, öskan, ece, gonca, funda ve hüseyini
  29. odamdaki posterlerimi
  30. sol işaret parmağımın tırnağının şeklini
  31. eski türk filmlerini 
  32. tam benim zevkime uyan kıyafetlerin hiç aramama gerek kalmadan karşıma çıkmasını ve o an onları alacak paramın olmasını 
  33. aşık olmayı
  34. kışın bere ve atkı takmayı
  35. çok topuklu ayakkabıları
  36. duştan çıktıktan sonra mis oldum diye babannemin beni öpmesini
  37. yeni insanlarla tanışmayı
  38. klavyede yazı yazmayı
  39. odamın dağınıklığını
  40. deniz otobüsüne bindiğimde güverteden martıları denizi ve büyük mavi deniz analarını izlemeyi
  41. sevdiğim kişilere sarılmayı
  42. yanağımdan öpülmesini
  43. bisiklet sürerken rüzgardan saçlarımın uçuşmasını
  44. sarhoş olduğumda yanımda en yakınlarımın olmasını
  45. haşlanmış kestane yemeyi
  46. izmiri
  47. güneşin batarken turuncu ve portakal büyüklüğünde görünmesini
  48. dolunayın denizin üstündeki tarafa denk gelmesini veya tam umurbeyin üstünde olmasını
  49. yağmurdan önceki ve sonraki kokuyu
  50. insanların beni sevdiğini söylemesini 
  51. miskinliği
  52. sırtımın ve omuzlarımın okşanmasını
  53. saçlarımla oynanmasını
  54. leyla ile mecnun dizisini ve en çok ismail abiyi sonrada erdal bakkalı, iskenderi, yavız abiyi bi de mecnunu haa bi de çakma sakallı dedeyi
  55. kitap okuma lambamı
  56. yerden tavana kadar olan ahşap kitaplıkları vede eski kitap kokusunu ( ama çok eski de değil, sarı ama mahvolmamış olanlardan böyle tatlı gibi kokanlardan )
  57. annemin bana "tilki surat", pınar ablanın "poker surat" demesini
  58. süte karıştırılmış bebe bisküvisini
  59. kokoreç, midye dolmayı
  60. rock müzik yapan barları
  61. her yıl düzenlenen efes blues festivallerinde verilen hediyeleri
  62. Bolywood filmleri ve Aamir Khan'ı
  63. Ağlamayı
Not: Fikrin Songül Ayaz'dan çalıntı olduğunu belirtmek istiyorum.. ( Yani sevdiğim şeylerin listesini yapmak olayı.. Sevdiklerim tamamen bana aittir.. )