28 Ekim 2012 Pazar

Eller Yukarı! Teslim Ol!





Kanundan kaçma çabalarına rağmen, yakalandığı an duyduğu bu iki cümle muhakkak ki bir suçlu için korkuyu ve mahkumiyeti ifade ederdi... 

Sanırım bu bizler için geçerli değil... Aldatmanın, sevgisizliğin, küçümsemenin suç sayılmadığı bir dünya bizimkisi... 

Bunun için olacak ki; şimdilerde sıklıkla "ellerimizi yukarı kaldırıp koşulsuz teslim olabildiğimiz yakınlarımız kaldı mı?" sorusunu yinelerken buldum kendimi...

Belki... Ama bugüne kadar yaşadığım bi çok şey, bunun gerçek olabileceğine olan inancımı zedeledi.. Öğrendim ki yaş ile doğru orantılı büyüyor içimizdeki güven eksikliği...

Yine de hayal etmeden, heba edemem aldığım her bir nefesi...

Onun için umudumu taze tutmaya çabalarken; tekrar ediyorum içimden: Yine de ne tatlı, ne sıcak olurdu ellerim havada, gözlerim kapalı, içimi kaplayan güvenle ona teslim olma hissi...


Kulakların Çınlasın

Merhaba...



Çok uzun zamandır yazmak istemiyorum.. Başımdaki düşünceler, kalp atışlarım, mide ağrılarım, boğazımdaki yumrular ...

Böyle hissederken insanın umuda, sevgiye dair söylenecek sözleri tükeniyor sanırım.. Ağzını her açtığında sitem, özlem, nefret sözcükleri dökülüveriyor...

Benim kendi bütünümle bir araya getiremediğim hislerimi, bir şarkı dile getirdi..

Seni andım bu gece, kulakların çınlasın..
Şimdi dargınız seninle, inan sen herkesten başkasın..
Belki bana çok uzaktasın, belki de çok yakınsın...
Şimdi dargınız seninle, inan sen herkesten başkasın...

17 Ekim 2012 Çarşamba

"Hoşgeldin"

Günaydın :)

Bu sabah bir değişik uyandım.. Biraz buruk gibiyim.. Birazda başı okşanmış kedi gibi...

 Benim adım Ezgi...

Sanırım bu yüzden hayatımda hep başrol oynadı Müzik...

Gülmeyin ama o kadar etkiliydi ki hayatımda; sırf bana öğrettiği, dinlettiği şarkılar dünyamı değiştirdi diye bir adama deli gibi aşık olduğum bile oldu...

Ne zaman çok yalnız hissetsem, hüzünlensem, sevinsem, aşık olsam, aşk acısından gebersem, ağlasam, gülsem karşılık verdi bana..

Hiç bir dostun, anne-babanın, kardeşin, sevgilinin edemeyeceği kadar derinden teselli etti belki...

Hiç elini üstümden çekmedi ki o..

Asla aramam dediğimi arattı.. Unuttum, sildim dediğimi her defasında hatırlattı..

Yeri geldi, bebeğin ağzından emziğinin alınması gibi gülüşümü aldı, yeri geldi hüngür hüngür ağlamak üzereyken uzanan bir şeker gibi anımı kurtardı..

Bu yazıyı bana yazdıran da yine bir şarkıydı... Daha dün tanıdığım bir insan sayesinde dünyama sızan, kimyamı değiştiren o şarkı, şarkıyı sevdireni de unutulmaz kıldı içimde...




16 Ekim 2012 Salı

Özlem

Herkese selam...

Bu akşam özlem üzerine yazmak istiyorum...

Sizi bilemem ama benim çok sıklıkla hissettiğim bir his, Özlem..

Hayatıma bu güne kadar dokunup geçen bir yığın harika, duygusal, zeki, eğlenceli, güzel, çirkin...  insan oldu..

Bir çoğuyla artık görüşmüyorum, bir kısmıyla görüşemiyorum, bir kısmı ise hala görüşmeme rağmen o eski tadı vermiyor..

Gelip geçen günlerin içinde bir çoğunun varlığını unuttuğumu sandığım zamanlar çok... Ama ne büyük bir yanılgı bu düştüğüm...

Unuttum sandığım tüm o acı-tatlı anlar ruhumda şimdilerde kapanmış olan derin bir yaranın izi gibi.. Hala görünürde ama zamanla bir göz aşinalığı oluşmuş sanki.. Sadece elimi üstüne attığımda hissediyorum o huzursuz hissi.. O başkalaşmış dokuyu..

Yalnız kalındığında hatıralar çöker ya insanın üstüne, zihin durmadan gözünüzün önüne getirir ya o resimleri.. Bi an için geçmişte buluverirsiniz kendinizi...Çok kısacık bi andır.. Sıcakcık bir an.. Sonra bi anda gerçeğe uyandığınızı farkedersiniz.. Bi bakarsınız odanızda veya kalabalıklar içinde yapayalnızsınız..

İşte "o an" çöker insanın üzerine karabasan gibi...Yakar içinizi... Mideniz burulur.. Yanaklarınız yanar..

Kaybettiğinizi anlarsınız... Kaybınız canınızı sıkar.. Geri dönüş yolu yoktur çünkü..

Bir zamanlar yüz yüze olduğunuz, sesini duyduğunuz, gönlünüzce sarıp sarmaladığınız kişi bir hayale dönüşmüştür..

Aslında özlem çekilen kişi, kaybedilmiş kişidir..

İşin en kötü yanı da özlemini duyduğunuz her şeyin yok olmuş olmasıdır.. Özleriz, çünkü o artık yoktur...

Artık hiç bir zaman size o hislerle sarılmayacaktır.. Hiç bir zaman güvenemeyecektir belki.. Ya da artık o değere sahip değilsinizdir onun gözünde.. Özlem tek kişilik bir histir...Can yakar.. Ama sadece özlem çekenin canını...

Acı olan da budur..

Esas gerçeği bilinciniz kavradığında, hemen dikkatini başka bir noktaya verir.. Yine zihninizin suları içine gömülüverir batık bir gemi gibi.. Özleminiz.... Siz yine de bilirsiniz her med'de sulara gömülenin, her cezir'le yeniden ortaya çıkacağını....


Not :  Abi'mi ( Hasan Ali'm ) çok özledim.. "Tek" kaybetmeden özlediğim adamı...

İyi geceler...

14 Ekim 2012 Pazar

Gecenin Öteki Yüzü

Merhaba Sevgili......

Gözlerinizi kapatıp dinlemenizi tercih ederim..


Hayatta duyduğumuz en acımasız eleştiriler; çığlıklar halinde kuytularımızdan yükselen iç seslerimizdi...

Çok yorgunum... 

Ben biliyorum... Acıyorum.. Kanıyorum.. Kimsenin duyamadığı çığlıklarıma boğuluyorum...BEN BİLİYORUM.

Ezgi yanlış tercih insanı oldu hep...

Ama neredeyse salak denilecek zekaya sahip olan ben, nasıl oldu da bu kadar çok kötülüğü etrafıma çekebildim..

Çok yorgunum...

Evet ben kendime kızdım... Küstüm kendime.. Hayatta en sevmediğim insan oldum ben... Ama istesemde kurtulamam ki.....

Yeni bi şans istiyorum... Son bi şans......

Oysa uzanmış ağaçların arasından gökyüzünü seyrederken UMUTLARIM vardı..

13 Ekim 2012 Cumartesi

Pis Pis Yazarım

Herkese selaaaaam :)

Önce hemen bi şarkı atıyorum çünkü keyfim çoook yerinde :)


Tüm gün keyifli değildim aslında... Hatta sabah uyandığımda yine ölmek isteği taşıyordu içimden... İlk önce çalışmamama rağmen sabahın 8'inde uyandığıma bozuldum, sonra tv'yi açıp kanalları gezerken bugünün Cumartesi olduğunu anladığımda tekrardan bi buhran geçirdim, salonda yeteri kadar sıkıldığımı anlayınca yine odama geldim, burada da sıkılmaya devam ettim... İşte günün ilk yarısı; Odam, salon, tuvalet ve mutfak arasında yürüyüşler, oturduğum yerde attığım taklalar ve offlamalarla geçti...

Neyse sonra bi anda üzerimdeki ölü toprağını silkeleyebildim ve elektro gitarımı aldım elime..Parmaklarım acıyana kadar çalıştım..

Sonra da kendimi Türk Filmleri'nin güvenilir kollarına bıraktım.. Önce Türkan ve Kadir ikilisinden "Bodrum Hakimi" filmini izledim.. Film bittiğinde de ağladım.. Hani yine filmlerde sinemaya bi paket mendille gidip ağlayan teyzeler var ya eskilerden, hah işte bende onlardan biriydim bence eski yaşantımda.. Şu an tek eksiğim filmi izlerken "Körolası kadın mahvetti güzelim adamı" gibi yorumlar, kii beni tanıyan herkes bu konuda ne kadar büyük potansiyele sahip olduğumu da bilir :) Neyse sonra da Türkan Şoray'ın "Metres" diye bi filmi denk geldi.. İzledim ama ağlamadım, çünkü başka bi herifle oynuyordu...

Son zamanlarda Türkan Şoray'a benzemek için bir dizi estetik operasyon mu geçirsem düşüncesi iyice netlik kazandı kafamda. Bazen, neden Türkan ben değilim de O diyorum.. Ama çok bozdu kendini o ayrı.

Neyse filmler vs. derken beklediğim telefon geldi.. Müstakbel İngilizce Hocam arıyordu.. Geleceği saati kararlaştırdık.. Bende duşa falan girdim, yüzüme gözüme iki bişey sürdükten sonra bi an aynaya baktım, yuuuhh ne kadar güzelim dedim...

Uzun bi süredir kendimi çirkin ve işe yaramaz hissettiğim için bi an aynada başkasına bakıyomuş gibi hissettim.. Sonra da kendime gelmeye başladığımı fark ettim.. Bu akşam kendime olan güvenim pazarlıkta bana %45 kazandırdı..Sonuç olarak çok uygun koşullarda anlaştık..

Keyifliyim, herşey yoluna girmeye başladı...

Son bi aciliyetim var o da AŞK...

Tüm kapılarım hatta pencerelerim açık, karşıma çıkacak adam çok mu şanslı olacak ne :)

Bu gece size Metres filminden eşsiz bir şarkıyla veda etmek isterim...


 Baybaaaayyy :D ( pis pis yazarımda pis pis veda edemem mi sandınız :D )

11 Ekim 2012 Perşembe

Veda

Hiç yazamam sanıyordum..

Aslında o yazmadığım zaman diliminde o kadar çok şey yaşadım ki....

Ama söylemek istediklerim, şu an hissettiklerim o zaman diliminde hissettiklerimden çok başka şeyler...

Ben bu hafta başında hayatımda en değer verdiğim, en sevdiğim insanlardan birini kaybettim..

O ÖLDÜ..

Keşke insanlar ölürken, onlarla yaşadığımız tüm anıları da alıp gitselerdi... Bi daha hiç duymasaydık onların sevdiği şarkıları, görmeseydik izlediği filmleri, yemeseydik en sevdiği yemeği, onun kokusunu hiç kimse kullanamasaydı... Hele o hain rüzgar bi başkasının teninden uçurup getirirken O'nun kokusunu....

Bir de rüya aldatmacası.. Tam kollarındayken, tam yüz yüzeyken aniden uyanmanın verdiği buruk mutsuzluk ve yalnızlık halleri...

İşte bunlar olmasaydı, olmasaydı bunların hiç birisi.... Belki o zaman son bulurdu içimdeki bu kusma isteği, bu halsizlik, ağlama nöbetleri...

Her şeye rağmen son yolculuğuna güzel bir şarkıyla uğurladım en sevdiğimi..



Hoşçakal en sevdiğimdi....