27 Temmuz 2013 Cumartesi

İlham Perim, Kara Sinek ( İğrenç Hikayeler Serisi 1 )



1. Bölüm:
O sabah her zamankinden erken uyanmıştı. Uzunca bir süredir hava kapalıydı ve sürekli yağmur yağıyordu. O kadar zamandan sonra ilk defa hava aydınlanmış, güneş yüzünü göstermişti. Saatine baktı. Henüz çok erkendi. Yatakta miskinlik etmek için oldukça vakti vardı. Sonra bi an durdu ve gitmek zorunda olduğu bir işi olmadığını hatırladı. Ne de olsa o ünlü bir roman yazarıydı. Sonra bir anda karanlık düşünceler doluştu kafasının içine.. Evet geçmişte bir çok kitabı en çok satılanlar listesine girmişti ama oldukça uzun zamandır tek kelime yazabilmiş değildi.. Yoksa artık ilham perisi onu terk mi etmişti...Kısa bir süre bunları düşündükten sonra gözü hemen baş ucundaki kitaplıkta bulunan kitaplarına takıldı ve derin bir nefes aldı.. Bunun geçici bir dönem olduğuna kanaat getirdi ve tatmin olmuş bir şekilde koskocaman yatağının içinde kollarını ve bacaklarını iki yana açarak uzandı...Yeni bir kitap hayal ediyordu.. Yine herkes tarafından büyük beğeniyle karşılanan kitabının basın lansmanında hayal etti kendini.. Vücuduna yapışan beyaz elbisesi, topuklu ayakkabıları ve  her şeyden çok sevdiği uzun, dalgalı, sarı saçlarıyla enfes görünüyordu... Kurduğu hayalden o kadar memnun kalmıştı ki, yüzünde koskocaman bir gülümseme belirdi... Tam bu esnada bembeyaz döşenmiş odanın içerisinde bir hareketlilik dikkatini çekti.. 

2. Bölüm:
Annesiyle babası ilk görüşte birbirine aşık olmuş ve evlenmişti.. Babaannesi hiç bir zaman bu evliliğe onay vermemiş ve annesini hiç bir zaman gelini olarak kabul etmemişti.. Annesi ve babası evlendikten çok kısa bir süre sonra annesi O'na hamile kalmıştı.. Onun dünyaya gelmiş olması bile babaannesinin kinini dindirmemişti.. Üstelik bembeyaz teni ve masmavi gözleriyle annesinin ikizi gibiydi... Üçüncü yaş gününde anne ve babasıyla tatile giderken yolda kaza yapmışlardı ve yalnızca o sağ kurtulmuştu.. Annesinin kimsesi yoktu.. Babaannesi ise ondan nefret ediyordu.. Küçücük yaşta yapayalnız kalmıştı... Babaannesi kimsesiz kaldığı için onu evine almıştı ama oğlunu ondan çalan kadına bu kadar benzeyen torununa karşı hiç bir zaman kalbi yumuşamamıştı.. Üstelik tam bir temizlik hastasıydı.. Evin tüm mobilyaları açık renkliydi.. Kendisi de hep beyaz giyiniyordu.. 

Sırf sokakta üstü kirlenir diye babaannesi dışarı çıkmasına izin vermiyordu. Tüm çocukluğunu evde geçirmek zorunda kalmıştı.. Bir de babaannesi saçlarını hep kısacık kesiyordu.. Camdan oynayan çocukları izlerken diğer kızların saçlarının uzun olmasını içten içe hep kıskanmış ama babaannesine karşı olan o büyük korkusu yüzünden bunu hiç bir zaman dile getirememişti.. Çoğu gece rüyasında kendini upuzun saçlarla sokakta diğer çocuklarla koşarken görüyordu... Aslında hiç arkadaşı yoktu.. Okumayı yazmayı da babaannesinden öğrenmiş okula gitmemişti..Hayatta yapmayı en çok sevdiği şey dedesinden kalan o koskoca kitaplıktaki kitapları okumaktı.. Hiç bir yere gitmemiş olsa da kitaplar sayesinde dünyanın öteki ucundaki insanlar, hayvanlar, doğa herşey hakkında bilgi sahibi olabiliyordu.. Onları hayal edebiliyordu... Babaannesi kitapları okumasına izin veriyordu ama dedesinden kalan daktiloyu ellemesine bile izin vermemişti.. En büyük hayali o daktilonun başına geçip hikayeler yazmaktı.. 

3. Bölüm:
Babaannesi öleli uzun yıllar olmuştu.. Çocukluğunda dokunmasına dahi izin verilmeyen daktilo artık onundu.. O daktilo onun en değerli varlıklarından biriydi.. Dünyaca tanınan bir yazar olmasını sağlayan tüm o romanları o daktiloyla yazmıştı... Bembeyaz döşenmiş odanın içerisinde tek siyah şey o daktiloydu..Ama bu artık alışkın olduğu bir manzaraydı.. O yöne dikkatini çeken şey daktilonun rengi değil daktilonun çevresindeki hareketlilikti...

4. Bölüm:
Daha dikkatli baktığında o hareket eden şeyin koskoca yeşilimsi gövdesiyle bir karasinek olduğunu anladı.. Kışın ortasında nereden çıkmıştı böyle.. Üstelik iğrenç görünüyordu... Aksilik, yardımcısına da izin vermişti.. Bunu kendisi halletmeliydi.. İstemeye istemeye de olsa yatağından kalktı, camları açtı ve sineği kovalamaya başladı.. Amacı camdan dışarı kovalamaktı.. Ama bu pek mümkün olamadı.. İlk etapta odanın içinde uçan sinek bir süre sonra onun etrafında dönmeye başladı.. Kendini o kadar kötü hissediyordu ki.. Sinekten çıkan o tiz ses.. Üstelik bu hiç hijyenik de değildi.. Bu iğrenç hayvan neden bu tertemiz evdeydi.. Bir an babaannesinin onu yıkarken neredeyse derisini yüzdüğünü hatırladı ve yüzünü buruşturdu... Her ne kadar uğraştıysa da sineği odadan çıkaramadı.. Bunun üzerine içeriden sinek ilacını aldı ve odanın her yerine sıktıktan sonra kapıyı kapatıp banyoya yöneldi.. Bu sineğin etrafta dolaşması sinirlerini bozmuş, kendisini kirlenmiş gibi hissetmesine neden olmuştu..
Az sonra dolu küvetin içine girdi.. Sabun.. Ne kadar da güzel kokuyordu.. Babaannesinden ona yadigar kalan tek sevdiği şeydi bu temizlik alışkanlığı.. Kendisini en mutlu hissettiği anlardı temiz olduğunu hissettiği anlar.. Tam bu düşünceler eşliğinde suya kendini bırakmışken birden o sesi duydu ve tüyleri diken diken oldu.. Sinek.. Buradaydı banyoda.. O an öylesine şaşırmıştı ki ayağa fırlayıverdi.. Sonra da küvetin içinde kayıp düştü.. Allahtan tutunabilmişti de ufak tefek morluklarla atlatmıştı bu kazayı... Hemen küvetten çıktı bornozunu üstüne geçirdi ve banyodan ayrıldı...

5. Bölüm:
İnanamıyordu.. Evi sinekler basmıştı.. Ama neden o kadar irilerdi.. Odasına girdiğinde yerde bir sinek cesedi görmeyi umut etmişti.. Kapıyı açtı etrafa bakındı ama yoktu.. Onca ilaca rağmen sinek yoktu hiç bir yerde... Sinirleri iyice gerilmişti.. Hemen bir kahve içmeliydi.. Bornozunu çıkarmadan mutfağa geçti ve su ısıtıcının düğmesine bastı.. Fincanın içine o kadar çok kahve atmıştı ki bir fili bile kendine getirmeye yeterdi.. Kahvesi hazırdı.. Kahvesinden koskoca bir yudum aldı ve aldığı gibi püskürtmesi bir oldu...Yine o sesi duydu... Sinek kafasındaydı.. O tertemiz, sapsarı saçlarında... Çığlık atıp deli gibi kafasını sallamaya başladı.. Her yer kahve olmuştu ama umurunda bile değildi.. Tek düşündüğü şey kafasının etrafında dönüp duran o iğrenç sinekti.. 

6. Bölüm:
Sineğin eve ilk geldiği günün üzerinden günler geçmişti.. Defalarca ilaçlama yapılmasına rağmen kurtulamamışlardı ondan.. Üstelik sineği tek gören de oydu.. Yardımcısı etrafta dolaşırken sinek de kayboluyordu.. Sineği öldürmek için neredeyse her türlü yolu denemiş ama hep başarısız olmuştu.. Sinek sürekli başının etrafında dönmeye başlamıştı ve fırsat bulduğu her an da saçlarına konuyordu... Baktığı her yerde sinek vardı..Gözlerini kapattığında bile görüntüsü her ayrıntısıyla gözünün önüne geliyordu... Koskoca yeşilimsi gövdesinin üstündeki siyah kılları, iri onlarca minik kareden oluşan pörtlek gözleri, uzun boru şeklindeki ağzı, tiz sesi, uçarken oluşturduğu o cılız rüzgarı ve poposundan dökülen minik kurtcuklarla midesinin ağzına gelmesine neden oluyordu.. Canı hiç bir şey yemek istemiyordu.. Kaç gündür uyuyamıyordu da... Gözlerinin altında mor halkalar oluşmuştu.. Uyuyamıyordu çünkü sinek durmadan kafasına konuyordu.. Sadece konsa yine iyi... O iğrenç kurtlarından bırakıyordu güzelim saçlarına durmaksızın... Bu onu o kadar rahatsız ediyordu ki, kafasına her konduğunda koşarak banyoya gidiyor ve kafasının orta yerini neredeyse kazıyarak yıkıyordu.. Ne kadar yıkasa da ona temizlenmiş hissi vermiyordu.. Bir zamanlar babaannesinden ona yadigar kalan temizlik alışkanlığı bir diğer kabusu olmuştu.. İlerleyen günlerde sineği bir türlü yakalamayı beceremeyen, hatta sineğin varlığını bile kabul etmeyen yardımcısını işten kovdu.. Artık yalnız başınaydı.. Bir ilaçlama şirketiyle anlaştı...Tüm gün ev ilaçlandı.. O da bir otele gidip kafasını dinlemeye karar verdi.. Giderken içi çok rahattı.. Emindi.. Eve döndüğünde sinek olmayacaktı.. Otele gitti.. Odasına çıktı.. Kapısını açıp hemen kendisini yatağa attı.. Günlerdir uykusuzdu tek istediği şey uyumaktı..Yatağa uzandıktan kısa süre sonra başının etrafında o rüzgarı hissetti.. Bunun bir sanrı olduğunu düşünüp gözlerini açmadı.. Sonra o sesi duydu.. Ama bunun olmasına imkan yoktu.. Bu gerçek değildi.. Ve yine kafasının o noktasında onu hissetti.. Daha fazla dayanamayıp yataktan fırladı ve ışığa koştu.. Işığı açtığında dizlerinin bağı çözüldü.. Sinek.. Kafasının etrafında uçan o sinek..Hemen oteli terk etti ve evine döndü...

7. Bölüm:
Delirmeye başladığını düşünüyordu.. Sineği kendisinden başka gören olmamıştı şu ana kadar.. Ama gerçekti işte.. Sesiyle, görüntüsüyle gerçekti.. Aynada kendisine bakmaya korkar olmuştu.. Sineğin konduğu yerleri defalarca yıkaması yüzünden kafasının ortasında bir yara oluşmuştu... Canı çok acıyordu.. Ama orada bir yaranın olması kafasını daha çok yıkama ihtiyacı hissettiriyordu.. Günler geçiyordu... Uzun zamandır evden çıkmadığı gibi aynalara da bakmaz olmuştu.. Hayatta en çok sevdiği saçları artık ona en acı veren şey haline gelmişti.. Kafasının tam ortasında yusyuvarlak bir kellik oluşmuştu.. Kafasını o kadar çok yıkamış, o kadar çok silmişti ki artık o güzelim sarı saçları yok olmuştu.. Artık yaşamak istemiyordu.. Bu halde yaşayamazdı.. Sinek onu delirtiyordu.. Ondan kurtulmak mümkün değildi bunu anlamıştı.. Her şeye son vermeye karar verdi.. İntihar edecekti.. Günlerdir uykusuz ve aç olması da bu kararı almasında etkili oldu.. Ölmek istiyordu.. Yatağında oturmuş kendisini nasıl öldüreceğini düşünürken gözü dedesinden kalma daktiloya ilişti..

8. Bölüm:
O bir yazardı ve en azından bir veda mektubu yazmalıydı.. Sinek başının etrafında deli gibi dönüyordu.. Yakında bu işkencenin biteceğini düşününce rahatladı.. Daktilonun başına oturdu.. Daha ilk harfe bastığında sinek kafasının etrafında dönüp durmayı bıraktı ve hemen daktilonun kenarına kondu.. Daha önce sineği öldürmeyi o kadar çok denemiş ve başarısız olmuştu ki, artık karşısında duran sineği öldürmeye yeltenmiyordu bile.. Sonra bir anda beynine düşünceler yağmaya başladı...Bu güne kadar yazdığı hiç bir şeye benzemiyordu yazdıkları... Orada ne kadar yazdığını bile bilmiyordu.. Sabah gün ışımaya başladığında ölmekten vazgeçtiğini fark etti yalnızca.. Üstelik yazdığı süre içerisinde sinek bir kez olsun konduğu yerden kıpırdamamıştı.. İnanamıyordu bu başına gelenlere...Yazmaktan ve saatlerdir oturmaktan yorgun düştüğünü anlayınca yazmayı bırakmış ve yerinden kalkmıştı.. O anda sinek de harekete geçmiş tekrar başının etrafında dönmeye başlamıştı. Bir anda her şeyi anladı.. Tekrar oturdu ve yazmaya devam etti.. Sinek tekrar daktilonun kenarına kondu.

9. Bölüm: 
Günlerdir neredeyse durmaksızın yazmıştı.. Daktilo başında uyuyor, daktilo başında yemek yiyordu.. Daha önce yazdıklarına hiç benzemeyen ve okudukları içinde de en iyisi olduğuna emin olduğu kitabı yazıyordu.. Artık sineğin varlığına da iyiden iyiye alışmıştı.. Kitap onu öyle heyecanlandırmıştı ki, eskisi gibi temizlik düşkünü de değildi.. Bir haftadır duş almamış ama bunun farkına bile varmamıştı.. Canını sıkan tek şey kafasının ortasındaki kellikti..Yoksa artık orada hiç saç çıkmayacak mıydı.. Bunu düşündükçe canı sıkılıyor o yüzden kitaba daha da yoğunlaşıyordu..

10. Bölüm:
Günler geçmişti.. Kafasının üzerindeki yara kapanmış yalnızca ortadaki kellik kalmıştı.. Kitabının son sayfasını da bitirmek üzereydi.. Son cümlelerini de yazdıktan sonra kağıdı daktilodan çıkardı.. Tüm sayfaları iki elinin arasına aldı.. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı şimdi.. Sineğin varlığını bile unutmuştu.. Tam o esnada daktilonun yanına konmuş olan sinek kanatlandı ve kafasının kel olan orta yerine kondu.. O anda ani bir refleksle elindeki kağıtları kafasının ortasına indirdi...Sayfayı kafasından kaldırdığında kapak kısmına yapışmış ölü sineği gördü.. 

**Son**


3 yorum: