17 Temmuz 2013 Çarşamba

Ev Hali?

Hiç bir şey yapmak istemememe ( "mememe" kısmında baya oyalandığımı itiraf etmek istiyorum. Ne biçim bi dil bu ya, baştaki "hiç bir şey" kısmı zaten olumsuzluk ifadesi katıyor. Bu durumda "meme" yeterli olacak gibi geldi önce, sonra da yine de anlaşılmayabilir diye "mememe" şeklinde karar kıldım. ) rağmen,  bişey yapmalıyım, boş boş oturmamalıyım, diye yaygara koparan iç seslerime yenik düşüp blog sayfamın başına oturdum.

Rüyaların ciddi anlamda hayatımı etkilediği şu günlerde, bu sabah gördüğüm rüyanın da tam bir günün içine sıçtığını rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta kabus diyeyim ben bu sabah gördüğüme.. Kendimi bildiğimden bu yana, hatıralarımda en çok yer eden, hatta diğerleri kusura bakmasın ama en çok sevdiğim kuzenim Özden'imin öldüğünü gördüm... Üstelik aileden kimse onun ölümünü önemsememişti.. O kadar çok ağlıyordum ki nefes alamaz olmuştum..Hani böyle bebekler ağlar da nefes alamaz kıpkırmızı kesilir, ortamda bulunan teyze de "vah katıldı çocuk" diye yorum katar ya, aynı öyle işte, katıldım ağlamaktan.. Sonra uyandım, bi baktım gerçekten ağlamışım, yastığım ıslanmış...Uyumaya devam ettim  ve kabuslar da devam etti..

Güne tamamen uyandığımda saat on olmuştu.. Kahvaltı niyetine hoşbeş gofretlerinden yedim.. Çünkü mutfağa gidip kendime bişeyler hazırlamaya ölümüne üşenmiştim.. Ankara'da oturduğumuz yıllarda binamızın alt katında gofret üretilen bi dükkan vardı.. Hep mis gibi vanilya kokuları yayılırdı sokağa, o dükkanın açık kapısından.. Zaten dükkanın sahibi Recep Amca bizim binada oturuyordu. Bu hoşbeş veya dokuz kat gibi değil, hani böyle yetişkin 1,90 boylarında abi adamın orta parmağı boyutlarında, uzun beyaz veya siyah gofretler olurdu.. Bilirsiniz işte.. Onlardan verirdi bize bazen.. Ama hiç bi zaman ısırarak yemezdim onları.. Hep böyle her bir katı birbirinden ayırarak, kremasıyla,  gofretiyle ayrı ayrı ilgilenerek. Aşırı tatlıdan içim bulanınca da annemin pazardan aldığı ve yemem için odama bıraktığı yeşil fındıklara meyl'ettim.. Fındıkları yerken beynim arka fondan "yine yeşillendi fındık dalları, zaten hep yeşildi fındık dalları" türküsünü çalıp durdu.. Bu esnada ben bu şarkının ne denli gerizekalı bi şarkı olduğunu düşünüyordum. Diğer taraftan da fındıkların çok lezzetsiz olmasına rağmen, yemeyi kesemiyor olmamın verdiği şaşkınlığı sorguluyordum. Neyse ki kapım çaldı ve bu sapık düşüncelerden kurtuldum.. Annem merdivenleri silen kadına para verecekmiş ama bozukluğu çıkışmamış.. O sayede odamın dört duvarı arasından çıkmaya cesaret edebilmiştim...

Don tişört evde dolanırken kapı çaldı.. O sırada babannem ve annem müsait olmadığından kapıya yöneldim. Kim o? dedim.. Üst komşumuz Hanım Teyze gelmiş.. Çekinmeden açtım kapıyı.. Salona geçtik..Muhabbet ederken yan komşularımızın da kahveye geleceğini öğrendim.. Bunun üzerine üzerime elbise geçirdim. Sonra tekrar salona gittim.. Sonra da babaanneme salça oldum. Sırtından yapıştım ve her adımda takip ettim. O sırada ensesini ve kulaklarını öptüm. Çünkü çok huylanıyor bunlardan. Ama bende aynı şeylerden huylanıyorum. Bu babaannemden, babama, abime ve bana geçen bi miras.  Babaannemi yeterince sevdikten sonra mutfağa annemin yanına geçtim. Annem el şakalarından hoşlanmaz. Küfürlü konuşmaz. Osurmaz. Geğirmez. Burnunu karıştırmaz. Güzel türkçe konuşur. Hep ölçülüdür. İnsan ilişkileri iyidir vs.. Hanım Teyze mutfakta sigarasını tüttürürken ben de yanındaki sandalyeye konuşlandım. O sırada annem bulaşıkları yıkıyordu. Ben de annemin poposuna bi şaplak attım. O da fırça attı.. Hoşlanmaz demiştim. Annem yüzünden ben de el şakalarından aşırı rahatsız oluyorum. Bana yapıldığında. Ama ben yine de babaanneme ve anneme yapıyorum. Hatta işi ileri götürüp bazen babama bile yapmaya yelteniyorum. Babam, abim ve ben huyluyuz demiştim. Yanlarımızdan aşırı huylanırız. Hatta babamın yanına uzanan ellerden sonra "ananı" lafını işitmemek işten bile değildir. Yine bu yüzden bende aniden biri yanıma dokunduğunda "ananı" derim. Neden mi? Biz babadan böyle gördük.

Şu an pc başında bu satırları yazarken, sanırım onuncuya dönen şarkıyı da sizinle paylaşayım.


Birazdan yan komşularımız İnci Teyze ve büyük kızı Gonca Abla da gelecek. Sanırım Annem ve Hanım Teyze kısır yapıyor. Sonra da türk kahvesi içilecek. Gonca Abla bana fal bakacak. Bizim binada herkes fal bakıyor. Her fal bakıldığında evde mutlu bir kalabalık olduğunu ve güzel bir elbise giydiğimi söylüyorlar. Bu; evde söz, nişan gibi bir organizasyona tekabül ediyor. 5 yıldır ne ben aynı şeyleri dinlemekten yoruldum ne de onlar söylemekten..

Aslında keman çalışmam lazım ama parmak uçlarım dahil her yerimde ağrı var.. Kemiklerimin içindeki iliklerin kımıl kımıl olduğunu hissediyorum.. Onlar bile gergin.. Yirmili yaşlarda değil de seksenli yaşlarda gibiyim.. Birazdan salonu geçip ıııhh, aaayy oooyy demeyi düşünüyorum bacaklarımı ve kollarımı ovalarken. Belki de tekrar uyurum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder