16 Mayıs 2015 Cumartesi

17 Mayıs 2015 gecesinde böyleydim işte...

Sabah saatin dördü.

Sabah saatin dördü mü? Ben çok değiştim. Eski ezgi olsa saat gecenin dördü derdi. Neden?: Çünkü, henüz etraf zifiri karanlık... Bana bu saate sabahın demeyi öğreten hayatın....

Neyse.

Dört işte.

Enteresan ötesi bi rüya gördüm.. Ne gördüğümü tam hatırlayamıyorum. İyi hissettiren bişeydi çoğunlukla..

Rüyadan daha enteresan diğer durumsa kendimi kuru bi yaprak gibi hissetmem. Biri gelse, bir tarafımı tutacak olsa unufak olacakışım gibi... Burada kuru bi yaprak derken ruh halimi tarif etmiyorum.

Sonra, bi çığlık fark ettim. Bu saatte komşulardan birinin evinde gitar çalıp şarkı şaapıyolar. Tam olarak söyleniyo denemez. Çünkü sesleri ayırana kadar bildiğin olay var zannettim. Allahım yaşlanıyor muyum ben?

Babam gelecek. Bir saate burada olur.. Onu bekliyorum bir yandan.. Yarın birlikte olacağız tüm gün... Şimdi de şuna takıldım. Yarın dediğim günün içerisindeyiz aslında. Acaba bi yabancı dilimizi öğrenirken bu durumu algılayabilmek için ne kadar çaba harcıyor?

Polisi aramakla aramamak arasında gidip geliyorum. Asayişe ihtiyacım var. Geceler; düşünmeyi seven, sessizliğe sarılan insanların olmalı. Hele bu saatte bu gürültücülerin çoktan sızmış olması gerekirdi.

 Bu arada, komşudan kulağıma çalınan gitar seslerini dinlerken, akorun kaçıncı derecesinin bu kadar yoğunlukla bana ulaştığını düşündüm. Bi süre düşündüm işte.. İşitme hocam Kazım bilse gözleri dolardı heralde. Ya da umursamazdı.

Güzel bi şarkı dinliyorum şu an... Listedeki tek şarkı.

Sizinle de paylaşmamı ister misiniz?


Çok çok uykum var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder