7 Ağustos 2015 Cuma

Beşyüzonüç

Kendimi, toparlayıp odamın zeminine yaydığım taşları sayarken buldum. 

513...

Onları yalnızca saymıyor, tek tek inceliyor, okşuyordum da...

Taşlara karşı olan ilgim eskiye mi dayanıyor yoksa kendi kendime icat ettiğim yeni bir tutku mu bilemiyorum. Ama ne acayip şeylerdir aslında onlar... Hele deniz tuzu değmiş olanlar... Hele hele dalgalarla yoğrulmuş olanlar...

Her birine tek tek bakıyorum. Ruh gibi onlar da...Ruhlarımız gibi... Ne çok yaşanmışlık, olduğumuz şey haline getiren bizi...
  
Bir başlangıç arıyor yine de insan, bir çıkış noktası... 

Kırılma anları olur hayatta. Benim hayatımın bilmem kaçıncı parçaya ayrılışına tanıklık eden tarih; 2015 yılının Temmuz ayına ait olan 13. gündü.

Uzun uzun anlatmak da istiyorum ama buna gerek yok. 

Korkuyordum ben. Hayattan. İnsanlardan. Kendimden. Saatlerden. Yollardan. Hayallerimden. Ölmekten. Babamdan. Her şeyden işte...

Sonra ölüm karıştı hikayeye. Ölüm ki; yarım kalmışlık...

Çıktım ben de, yollara çıktım. 

Korkunun ecele faydası olmuyordu. 

Korkmadım o andan sonra.

Sonrası iyilik güzellik...
 
Hani "bazı anlar" diye ayırırız ya hep. Hayatla ilgili o kadar gözümüz korkmuş ki, tesadüfen yaşanan mutluluklara "anı"demişiz. Hayatı yaşamayı bırakıp geçmişteki "tesadüfler" ile gelecekteki "hayaller" arasına sıkıştırmışız koskoca hayatı. İşte ben bunun nasıl bir aldatmaca olduğunu gözlerimle gördüm. Öyle anlar yaşadım ki, her biri eşsizdi. Hiç biri tekrar yaşanmayacak anlar... Ben de hayatımda ilk defa yalnızca o anları yaşadım. Ve o anlar ne geçmişte kaldı ne de geleceğe taşındı. Ben de yeni anların peşine düştüm. 

Tüm olanlar olurken yanıma anı yaşamayı unutmamak için, hayatın ne eşsiz ne renkli olduğunu hatırlamak için taşlar aldım.

513 taş...


1 yorum:

  1. NE OLURSA OLSUN AMA NE OLURSA OLSUN HİÇBİR ZAMAN BU HAYATIN İÇİNDE BİR ŞEYLERE TAKILMAMAK LAZIM. SÖZLERİNE KATILIYORUM.

    YanıtlaSil