24 Şubat 2015 Salı

Biri 24 Şubat mı dedi?

Hayat garip.

Bir gün, ben doğduktan bir kaç yıl sonra, bir yerlerde -benden çook uzak bir yer- bir kız çocuğu dünyaya geliyor. Bambaşka aileler, ortamlar, şehirler...

Sonra bir gün geliyor, bir noktada buluşturuyor bu birbirinden habersiz, ülkenin farklı köşelerinde nefes alan bu insanları...

Yo.. Bu kadar basit düşünmeyin...

Hiç tanımadığınız birini evinize alır mısınız? Hele böyle bir zamanda... 

Siz düşünedurun ben devamını yazayım, daha doğrusu başlangıç kısmından günümüze...


***

Geçtiğimiz yıl, yaşadığım evden çıkmam gerekmişti. Çanakkale'de ev bulmanın neredeyse imkansız olduğu bir tarihte, bütçeme uygun, okul çevresinde bir ev... Günlerce taban teptim.. Günlerce internetten baktım, tanıdıklara haber saldım.. Yok yok...

Sonra bir tanıdık telefon etti. Yakın bir tanıdığının evi varmış.. Eski bir ev.. Eve bir girdim, çook eski bir bina, hani taş evlerden... Bahçenin içinde, giriş katı.. Annem de vardı. Mecburiyetten tuttuk sobalı evi... Ev ev değil örümcek yuvası... Benim ne derece örümcekten korktuğumu daha sonra uzun uzun yazarım ancak, hayatım boyunca o kadar örümceği bir arada görmediğimi ifade edeyim. Hayal edin işte.. Anneciğimle eve girdik iki gün ağ temizledik, perdeler vs.. derken ikinci güne ne ağ ne örümcek kaldı diye içime bi ferahlık çöktü. Kısa bir süreliğine alışveriş için evden çıkmamız gerekti. Döndüğümüzde pencereden yere kadar koskocaman bir örümcek ağı karşıladı bizi üzerindeki koca mahlukla birlikte... Sanki yarım saat değil de 3 yıldır yoktuk evde... Şok olduk resmen... Sinirimden ağlamaya başladım.. Evin okula uzak olmasına, kötü bir muhitte olmasına hatta sobalı olmasına da razıydım ama örümceklerle baş edemezdim.. Annem teselli etmeye çalışıyordu ama bir kere sinirlerim bozulmuştu... Sonra yapamayacağımıza emin olunca ev sahibine çıkmak istediğimizi ilettik. İki gün sonra çıkmak üzere anlaştık. 

***

Hayat tesadüflerden ibaret mi?

Ev sahibinden hemen sonra, facebooktaki sahibinden sayfalarından birinde bir ilan gördüm. Evine ev arkadaşı arayan bir kız... Hemen aradım, evdeydi, bekliyordu. Hiç zaman kaybetmeden çıktık örümcek yuvasından.

***

Kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş!

Hızır baba bu sefer Dilşad kılığına bürünüp dardaki Ezginin karşısına çıkmıştı...

***

Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz!

Böyle koskocaman bir oda, kooskocaman bir teras ve koskocaman bir pencere, alabildiğine gökyüzü... Üstelik dubleks daire...

Anlaştık.

***

Bir haftada üç kez ev taşımak...

Deyim yerindeyse götü başı dağıtmışım... 

Eşyaları asansörsüz üç kat çıkarmamız gerekiyor, anneme kıyamıyorum.. 

Bir baktım incecik bilekleriyle "Hızır Acil" yetişmiş :) Hiç gocunmadan ne uğraşıcam abi ya demeden, kendine başka iş üretip kaçmadan, içten yardıma koşuyor. Allah Allah diyorum kendi kendime.

Neden?

Çünkü insanlara zerre kadar güvenmiyorum. Her işin içinde bi ibnelik arıyorum. ( Kendim kötü niyetli olduğumdan olabilir. )

Yazın sıcağı, yorgunluktan bayılacağım neredeyse.. Koştu su getirdi.. Bir bardak içtim yetmedi.. Bi tane daha getirdi...

İşte daha o an içime siniverdi haliyle hareketiyle..

Ben ki kolay kolay ısınamam kişilere... Tamam dedim bu kız içli.. 


***

Araya koca tatil girdi. Adı tatil ama ben okulun ilk haftasına kadar köpek gibi çalıştım. Çanakkale'ye dönmeye bir hafta var. Yakın bir dostumdan telefon geldi. Çok müşkül durumda.. Kalacak yeri yok.. Ne yapalım ne edelim derken, e dedim ben evi tuttum ya.. Bi anahtarı yok, pek eşya yok ama ben de geliyorum yakında sen git benim yeni eve orda kal.. 

Sen....; hiç üşenme, sırf benim arkadaşım diye, git kaldığı pansiyondan al, koca koca bavullarını taşı getir eve.. Yedir, içir, yerleştir, ilgilen... Yahu Allah da biliyo ben kendim bu derece ilgilenmiyorum bana gelen gidenle.. Yapımda yok arkadaş.... 

***

Çok değil 5 ay... Sadece 5 aydır birlikte yaşadığım bir insan... 

Ama gerçekten insan...

Mesela sarılmaktan, öpmekten yani sevmekten korkmayan bir insan....

Var mı ötesi diyorum bazen...

Yahu nasıl bir bilseniz.. Yalnızca üç gün gördüğü bir sevdalısı var bir bilseniz... Nasıl sevmek, nasıl bağlanmak! Deli işi, karasevda işi, yürek işi anlayacağınız.... Hep diyorum deli bu kız diye...  Deli bu kız.. deli deli deli.... 

Sonra hassiktir ordan diyorum... Ne delisi? Sevmeye korkmuyor işte... Bi tek sen mi kırıldın? O hiç üzülmemiş mi bu zamana kadar? Gülümsüyorum sonra... Sevgili diyorum kendi kendime... Tamam belki biraz da kaçık ama aslında düpedüz Sevgili bu kız...

Sevgili Dilşadcığım benim :)

***

Öğretmen sonra... Ama nasıl biliyor musunuz? Anne anne... Sanki öğretmen değil de anne.. Öyle sevecen... Öyle bir kucak açmış ki yavrularına, sanki dünyadaki tüm bebeleri sarıp sarmalayacak... 

Sonra diyorum ulen sen de öğretmen olacaksın sözüm ona! Bi çıtırından kıskanıyorum da belli etmeyin şimdi.

***

Dağınık mı dağınık sonra. Tıpkı ben! İyi bulduk birbirimizi ha diyorum. Valla başkası olsa kan çıkardı ama tencere kapağız arkadaş!

***

Ben ne derece takıntılıysam o o derece relaks.. Düşün, saç kurutma makinası yerinde değil diye olay çıkarıyorum, sakin şampiyon diyo bana. Ulen başkası olsa çıkarmıştı len beni evinden... Tüm takıntılarıma manyaklıklarıma da göz yumuyo ayrıca. Canım benim.. Ben de azıtmıyorum ama bak törpülemeye çalışıyorum çıkıntılarımı :)

***

Tabi kötü yönleri de var... Mesela sırtıma masaj yapmıyo. Tamam çok nadir yapıyo. Daha çok yapsın istiyorum. :D 

Sonraaa... Ayy bak yazken bile tüylerim diken diken oldu... "Ayyyy" çığlığından sonra gelen o sevişme nöbetleri yok mu... İlla sıkıştıracak bi yerlerini, illa elleyecek. İçi rahat etmiyor. Dedim ya sevgili. Çok sevgili. Sevgisi taşıyor, o esnada yanında olana geçmiş olsun. 

***

Ev arkadaşının evde olmayanı makbuldür.

Tamam, arada sessizlik iyi geliyor, kafa dinliyorum falan da, arada bir evin olduğunu da hatırlasan be kardeşim. Bi sofrada oturup muhabbet etsek...Yeri gelmişken :D

***

Herkese küfür edemezsin. Küfür etmek bir ayrıcalıktır. Küfür dediğin tek kale maç gibi olmalıdır. Çekişmeli. Karşılıklı ettiğimiz küfür atışmalarını yediğim...

***

İçten bir de... Arkadaşlarımla tanıştı hep.. Her bi taraftan ekleşip takipleştiler. Sizce kıskanmalı mıyım? :D

***
Güzelim benim, nasıl kötü yoğun bir gün geçirdim. İnan kafan,hafızam yerinde değil. Herkes kendince bir şeyler üretebiliyor. Ben de kendimi yazarak ifade edebiliyorum daha çok...

Ne güzel; doğdun, büyüdün, okudun, şimdi ayaklarının üstünde duran, yüreği kocaman bir genç kadın oldun..

Ne güzel bir tesadüftü karşılaşmamız..

Biliyorsun doğum günlerini pek önemseyemiyorum. Belki üşengeçliğimden... Lakin seni önemsiyorum..

Bu yaşında, senin için dilediğim tek şey; hayatının da kalbin gibi olması...

Romantiklik olsun diye değil.. Biliyorum nasıl saf, içten, duygu dolu bir insan olduğunu... 

Bu yaşında daha çok şey paylaşabilmek ümidiyle.... 

Seni seven ev arkadaşın Ezgi....

Vahide Dilşad Korkmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder