4 Eylül 2012 Salı

Dertliyim Kederliyim

Selam...

Aslında şu an bu yazıyı hiiç yazmak istemiyorum... Çünkü birazdan şu satırları yazdığım laptop'u ortadan ikiye ayırabilirim... Ama bi taraftan da yazmak zorunda hissediyorum...

Elifle buluşmamızdan sonra eve dönerken kendi kendime 'Dertliyim Kederliyim' şarkısını mırıldandığımı farkettim.. Elbette ki o geniş repertuarımın içinden beynimin bu şarkıyı komuta etmesinin sebepleri vardı...


Zaten bugün herhangi bir gün olarak başlamamıştı benim için... Bugün Pansuman Günüydü.... Stres cana gelmiş karnım ile midem arasında horon tepiyordu... Uyanır uyanmaz güne lanet etmiştim...

O yüzden olacak ki annemin özene bezene hazırlayıp tepsiyle odama kadar getirdiği kahvaltıya bile kusur bulmuş peynire kafayı takmış ve iki lokma bile yiyememiştim...

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi; uzun zamandır arıza sinyalleri veren ( hatta uçağın kalkış anındaki sesi çıkaran ) masa üstüm ve yarım saat çalıştıktan sonra alev alacak kadar ısınan dandiko laptobum da aynı anda bozuluvermişti... Siz olsanız ne yapardınız bilmiyorum ama ben tüm bu uyuzlukların üstüne oturup önce bi zırıl zırıl ağladım... Sonra bilgisayardan anlayacağını düşündüğüm herkesi arayıp sorunları anlattım ama kimse mantıklı bi cevap veremedi.. Bende bunun üzerine umutsuz bi şekilde babamı aradım.. Neyse ki babamın tanıdığı bi bilgisayar tamircisiyle işi çözecektik... Ama ne kadar süreceği belli değildi... Acayip canım sıkılmıştı....

Pansuman saati yaklaşınca pclerle uğraşmayı bırakıp makyaj temizliğine giriştim.. 

Yine ameliyathanenin kapısının önünde beni içeri almaları için beklerken buldum kendimi.. Sonra kapı açıldı bi görevli beni içeri aldı... Önce ayaklarıma galoşları giydim.. Sonra da kafama yeşil lastikli bişey var onu geçirdiler.. Üstüme de yeşil ameliyat önlüğünü... Artık ameliyathanedeki hemen herkes tanıdık bir yüzdü benim için.. Bende onlar için... Nede olsa birazdan yine inletmeye başlayacaktım ameliyathaneyi sevgili doktorum Şahmeran Abi'ye yalvarırken...

Yine aldılar beni 3. ameliyathaneye.. Burnuma o zehir gibi ilaç sıkıldı.. Gözlerimden yaşlar boşandı.. Sonra ben boylu boyunca uzandım ameliyat yatağına.. Üstüme yeşil örtü serildi.. Sonra da tek tek burnumu deşecekleri aletleri özenle vücudumun üstüne örttükleri çarşafa dizdiler.. Resmen kendi cinayetime suç ortağı  hissettim kendimi... Artık herşey tamamdı...

Ş: Kasma burnunu abicim hiç kıpırdama
E: Yaaaeee söylemesi kolay
Ş: Abicim kafanı yana çevirme
E: Çevirmedim
Ş: Hah öyle dur
E: Taam yaa yeter duur 
Ş: Hiç kıpırdama aldım
E: Yaaaaaaa duuuuuuu ıhııııııııııı
Ş: Bak kasıyosun kendini
E: Abi noolur yeteeeer ıhıııııııı
Ş: Tamam abicim az kaldı
E: Aaaaaaaaaaa çok soktun kamerayı gözüüüüüeeeemmmm ıhıııı imdaaattt taaamm yeterrrr duuuuurrr yaaaaa.........

Derken tamam bitiriyorum deyip az daha deştikten sonra serbest bıraktı beni... Kendimden arta kalanlarla baş dönmemin ve titrememin bitmesini bekledikten sonra bizimkilerin yanına gittim... 

Herşey bittikten sonra bu pansumanın diğerlerine göre bende daha az tahribat yarattığını farkettim... İyileşiyordum sanırım... Demek yakında tüm acılarım bitecekti.. Bi anda kendi kendime motivasyon sağladım... 

Hastaneden çıkınca pc tamircisine gittik. Laptopta bi sorun yokmuş.. Ama masa üstü için yarın öğleden sonra telefonlaşacakmışız... Oldum olası ısınamadım şu diz üstü olayına.... Canım masa üstüm... Daha şimdiden seni çok özledim... Noolur sen de bir an önce sağlığına kavuş ve evimize geri dön...

Bugün kendimi çoook yorgun hissediyorum... 


Herkese iyi geceler....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder