Doluca, Boğazkere-Öküzgözü |
Akşam üstü yaşadığım sinir harbinden sonra kendime güzel bir şarap ziyafeti çekme kararı aldım... Önce hızlı ve hırslı adımlarla yürüyüp migrostan şarabımı ve uykusuzumu aldım...
Bu yaşa gelince kendi kendine de sevişebilmeyi öğrenmeli insan... Nede olsa yalnız kalmak an meselesi bizler için...
Bu noktada bi şarkıya ihtiyacım var....
39 Numara |
Şarabımı aldıktan sonra ayaklarım beni denize götürdü..
İnsanı Hayata Bağlayan Ağaç'ın Dalları |
Oturduğum yerde hayattan ne kadar sıkıldığımı düşünmeye başlamıştım...Gökyüzüne bakana kadar...
O andan itibaren hiç sıkılmadım...
Batan Güneş |
Ne yazık... Sizler benim gözlerimle göremediniz... Deniz kurşuniydi.. Güneş yusyuvarlak turuncu... Gökyüzüyse tuvale dönüşmüştü sanki... Pembenin - mavinin tonları birbirine geçmiş kaynaşmışlardı...
Sonra sonra farkettim.. Denizin içindeki koca dubayı... Suya batıp batıp çıkıyordu... Ne tam içinde nede dışında...Yarıya kadar yosun tutmuştu... Her dalgada sallanıyor, suyun dibine batıyordu.. Ama her seferinde tekrar su yüzüne çıkıyordu... Nedense kendim gibi gördüm o dubayı.. Uzun uzun seyrettim... Sonra da ağladım.. Ama çok azcık...
Balıkçı Teknesi |
Keşke diyorum...
Sonra ne zaman diyorum...
Ne zamandır aşık olmayı bıraktık..
Ne zamandan beri dostluklarımızı unuttuk..
Ne zamandır komşularımızdan bihaberiz...
Ne ara bu kadar bencilleştik..
Nasıl bu kadar yalnızlaşabildik...
Bu yazıyı bu şarkıyla sonlandırmak istiyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder