21 Ocak 2015 Çarşamba

durup izliyorum

izlemek...

ne kadar düşündürücü değil mi!

bu kelime bana nedense hep durağanlık hissi veriyor.

hayatı kaçırmak endişesi içindeyim ama elimden de bişey gelmiyor.

ben hala ne yapmak istediğini bulamamış bir insanım.

ben kimle nerede nasıl yaşamak istediğimi bulamadım.

şiddetli duygulara arkamı dönmedim hiç bi zaman...

acı çekmeyi de en az mutlu olmak kadar seviyorum aslında...

ağlamayı mesela...

gözlerimden akan yaşların sıcaklığını, dudaklarımın ve burnumun kızarmasını, göğsümdeki karnımdaki o hissi...

hayatı kaçırmak diyordum; içinde gibiyim aslında...

çevremde, yanımda insanlar var...

ben de oradayım. gülüyorum saçmalıyorum konuşuyorum yiyorum geziyorum.

ama eksik işte.

sadece diyorum o olsun. sadece ikimiz. o yokken nefes alamayayım. gülmeyeyim. hatta yaşamayayım.

ama olsun...

sıkıldım bu yalnızlıktan..

sıradan değil. ölürcesine, delirircesine yaşamaktan bahsediyorum.

keşke böylesi mümkün olabilseydi.

sıradan ilişkiler diyordum. günlük koşuşturmaca içinde, teknolojinin hapsinde, egoistliğin hüküm sürdüğü bir dünya değil bahsettiğim.

ruh eşine inanıyorum.

yanımda olmadığı için acı çekiyorum.

acı çekiyorum o olmadan hiç bişey anlam kazanmıyor değer etmiyor gözümde içimde...

ne kadar önemli sanki giyindiğimiz yediğimiz içtiğimiz?

her biri bizi birbirimizden daha da uzaklaştırmadı mı...

ben, seni bekliyorum..

ben seni özlüyorum...

geleceğine inanıyorum...

senin dışında hiç kimse çözemez bu düğümü.

izlemek...

duruyorum ve izliyorum.

sen gelene kadar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder