9 Ocak 2015 Cuma

Miskin ( İğrenç Hikayeler Serisi 5 )

Uyandı.

Ne rüyaydı ama!

O kadar insan görmüş, o kadar yol gitmişti ki... Güne yorgun uyandı.

Yataktaydı.

Geceden bu yana çok susamıştı. Üstelik sıkışmıştı. Bunları düşünüyordu. Uyandığından beri yaptığı tek şey gözlerini açmaktı. Sabit bir şekilde bir kaç hafta önce yere attığı kirli kulak pamuğuna bakıyordu. Gece uyurken kafası yastıktan düşmüştü. Uyanalı yaklaşık yarım saat olmuştu. O ise pozisyonunu değiştirmeden etrafına bakmaya devam ediyordu.

Yattığı oda uzun zamandır havalandırılmamıştı. Dışarıdan gelen birinin karbondioksit zehirlenmesi yaşaması muhtemeldi. Her yer dağınıklık içerisindeydi. Yerlerde kirli-temiz kıyafetler, yiyecek kırıntıları, çöpler, kıl ve tozun bir araya gelmesiyle oluşmuş pislik topakları vardı. Bunlar onu hiç rahatsız etmiyordu.

O kadar susuz hissetti ki; bir anda eğilip yaklaşık bir hafta önce açtığı kutu kolanın dibinde kalan bir kaç yudumu kafasına dikti. Gerçekten tadı iğrenç bir hal almıştı. Kısa bir süre sonra boğazında bir rahatsızlık hissetti. Kolanın ağız kısmına yapışmış olan kılı yutmuştu ve boğazında öylece kalakalmıştı. Öğürmeye başladı. Balgamla birlikte boğazını temizledi. Sonra bir anlık refleksle ağzına gelen balgamı yuttu. Sorun çözülmüştü. Balgamla birlikte, kola gibi kıl da midesinin yolunu tuttu.

Kalkması gerekiyordu. İstemeyerek ayağını yataktan aşağıya sallandırdı. Kafasını kaşıyarak etrafı izliyordu. Kafasında pek fazla düşünce yoktu. Bakıyordu sadece. Sakindi.. Kafasındaki tatlı kaşıntı bir süre sonra sırtına geçti. Eliyle sırtının uzanabildiği yerlerini kaşımaya başladı sonra da bacaklarını.. Kaşınma seansını bitirdikten sonra tırnaklarının arasında biriken kepek, deri ve sivilce karışımı kahverengimsi kirleri en uzun tırnağıyla toparlamaya başladı. Son aşama hepsini bir araya getirip yuvarladıktan sonra yere atmaktı. Günlük yataktan kalkış seremonisi bitmişti.

Burnunu kurcalayarak tuvalete gitti. Biraz daha tutsa idrar torbası patlayacaktı. Soğuk klozete oturdu. Küçük bir irkilmeden sonra burnunu karıştırmaya devam etti. Sonra kalktı ve her zaman olduğu gibi sifonu çekmeyi unuttu. Ellerini yıkama adetine sahip değildi.

Mutfağa gitti. Dolaptan kola çıkardı. Kana kana bir kaç yudum içtikten sonra geceden kalan açık cipslerden bir kaç tane attı ağzına... Salona geçti ve televizyonu açtı. Öğle saatlerinde yayınlanan kadın kuşağı programlarına denk geldi. Bir yandan dünden kalan bayat pizzadan yiyor bir yandan kanalları geziyordu. Pizzadan artakalanları bitirdikten sonra dibinde kalan taneleri de yedi. Elini birkaç gündür çeşitli amaçlarla kullandığı, şekil ve renk değiştirmiş peçeteye sildi. Oturduğu ikili koltuğa uzandı ve kanallara bakmaya devam etti. Televizyon karşısında bir kaç saat geçirdikten sonra telefonu çaldı. Arkadaşı arıyordu. Akşam maç izledikten sonra bara içmeye gideceklerinden bahsetti. Telefonu kapattılar. Henüz bir kaç saat daha vardı. Olduğu yerde yatmaya devam etti. Biraz sonra uyumuştu.

Telefonun sesiyle uyandı, arkadaşı gelmişti. Kapıda inmesini bekliyordu.O yine de ağır şekilde yerinden kalkmış, odasına ilerlemiş ve yerden aldığı bir tişörtü üstüne geçirmişti.  Tişörtünün üstünde koca bir ketçap lekesi vardı. Onu çıkarıp yere attı, Başka bir tanesini aldı kokladı. Yoğun bir ter kokusu geliyordu. Onu giymeyi tercih etmişti yine de. Çıkmadan üzerine parfüm sıktı.

Eve geldiğinde berbat hissediyordu. O kadar içmişti ki... Şuursuz şekilde tuvaletin yolunu tuttu. Çekmeyi unuttuğu sifon bu sefer işe yaradı. O yoğun idrar kokusu kusmasına yardımcı oldu. Sonra salona geçti ve sızdı.

Ona göre sabah olduğunda saat neredeyse öğleden sonra beşe geliyordu. Onun için saatin pek anlamı yoktu. İşe gitmiyordu. Sevgilisi yoktu. Pek arkadaşı da yoktu.Hayatına alacağı her insanın onu miskinliğinden alıkoyacağını biliyordu. Pisliğine o kadar alışmış ve benimsemişti ki, sırf sık sık yıkanması ve dışarı çıkması gerekecek diye gerçek bir sevgili istemiyordu hayatında. Kadınlarla ilgili tüm ihtiyacını internet sayesinde hallediyordu. Genel olarak hareketi sevmiyordu. Durduğu, oturduğu zaman kendini rahat hissediyordu. Ailesinden gelen parayla kendine bir dünya kurmuş ve o dünyayı da alabildiğine kirletmişti. Ona göre her gün  birbirinin aynısıydı. Hayata dair bir amaca sahip değildi. Nefes alıyordu işte, yiyor içiyor bir şekilde devam ediyordu.

Miskin adam böylece yaşamaya devam etti.

O aslında gerçek bir parazitti.



***SON***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder