30 Ağustos 2012 Perşembe

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar!

Ayaklarııııımmmmm....

Sabahta bahsettiğim gibi, bu akşam Selin ve Mehmet'in Kına Gecesi vardı..

Normal şartlarda akşam organizasyona gideceksem; günün ilk ışıklarında uyanır akşam mükemmel görünmek için bildiğim tüm bakımları, vücudumun ayrı ayrı noktalarında uygulamaya koyardım.. Ama bu sabah ööyle keyifsiz uyanmıştım ki, günümde o seyirde devam etti..

Kına 19:30'da başlıyordu.. Bense saat 18:45 olmasına rağmen hala elimdeki kitabı bitirme çabasındaydım.. Neyse ki 18:45 gibi kendimi duşa atmıştım.. Ama öyle bir sürat olamaz.. Bitmek bilmeyen hazırlık sürecim yüzünden defalarca yolda, kapıda beklettiğim arkadaşlarım bu halimi görseler kahrolurlardı heralde :))

Neyse hızlı alınan duşun ardından, hemen bir fön, ardından makyaj... İşim neredeyse tamamdı.. Ama saçımı dağınık topuz yapacağım için elbisemi giymem gerekiyordu... Allahımm o elbiseler nasıl bir eziyettir bize... Elbise daracık.. Baktım olacak gidi değil, fermuarı kapatmadan topuzumu yaptım, fermuarımı çektim ve 25 cm'lik topuklularımı da ayağıma geçirdim.. Artık hazırdım.. Tek bir sorun vardı, o da uzun zamandır ayağıma topuklu giymemiştim.. Aklıma ilk gelen şey; acaba şöyle asortik bir düşüşle kolumu bacağımı kırar mıyım oldu...

Sonunda organizasyon alanına vardım.. Hemen gelin ve damadın yanına gittim.. Uyumlu bir çift ( Gelin pembe tuvalet giymiş,  damat pembe kravat takmış ) Mutlular, heyecanlılar.. Herşey olması gerektiği gibi yani..

Derkeeen gelin ve damat terasa çıktı ve ilk dansları başladı.. Mehmet, benim uzatmalının çocukluk arkadaşı.. Aslında bizden çook sonra başladılar.. Biz ayrıyız ama onlar hayatlarını birleştirecek kadar kenetlendiler birbirlerine.. Allah mesut bahtiyar etsin canlarımı :))) Ama öyle bir an geldi ki.. İlk dansları esnasında tam karşılarında oturuyordum.. Gözlerindeki o mutluluk, aşk.. Nasıl derler.. Kıskandın mı diye sorarsanız.. Kesinlikle kıskançlık değil, çünkü onların evlenmesini ben o kadar uzun zamandır istiyorum ki... Nedeni kıskançlık olamaz.. Pekii neden gözlerim doldu öyleyse... Neyse nedenini boş vereyim en iyisi :)

Eh sonra oynama fasılları, kakara kikiri derken kına hazırlandı.. Bide gelini ağlattık mı :) Yalnız özellikle gelin ağlatma kısmı orada bulunan tüm kızcağızlar için bildiğin eziyete dönüştü.. Herkesde bir karış topuklu, daracık elbiseler.. Adet bu ya, yere çömelmek gerekiyor.. Gelin de ağlamak bilmiyor.. En son dedim az daha bu pozisyonda durursam felç geçiricem.. Yanımdakileri örgütledim kalkalım diye.. Diğerleri de bu anı bekliyormuş demek.. Bir anda herkes kalkıverdi.. Derken kınayı yaktık...

Damadın kınasını da parmağına ben yaktım.. İnşallah hayırlı uğurlu olur :)

Kınalı


Bende kendi sol elime kınamı yaktım.. Eskiden olsa, ııyyy ne kınası, hayatta elimi sürmem leş gibi kokuyooo derdim.. Demek yaş ilerleyince insan böyle şeylerle bir anda haşırneşir olabiliyormuş.. Bayaa da beklettim elimde kınayı, yıkamadım ama çok az tutmuş... Bu, evde kalacağımın bir işareti olabilir mi dersiniz!!




İşte bu geceden bana yadigar kalanlar; 1 adet kola bağlanan eşarp, 1 adet duvaklı genç kız tacı, 1 adet kına mumu, elimdeki belli belirsiz kına izi, gözümde bir damla yaş, davul gibi şişmiş ayaklar, Onları bu şekilde gördüğüm için dudağımın kenarında asılı kalan gülümsemem...

Bu yazıyı bitirmek istediğim şarkım geliyor :)


Herkese iyi geceler....

1 yorum: